AŞAMA AŞAMA AŞK

Esmalardan yansıyan en güzel "Selâm” üzerimize olsun.

 

Kıramadığımız dostlarımız, istek şarkı sipariş eder gibiler. Prensip olarak uygun görmesek de iki haftanın konuları sizlerin talepleriyle belirlendi. Sıkı takipçilerimiz anımsayacaklar, daha önce "Aşk ne değildir?” başlığıyla bir yazımız yayımlanmıştı. Emojideki sentetik tebessümle, "Aşkın ne olmadığı konusu aydınlandı. Ne olduğunu da yazsanız?” demişler.

 

Fütuhat-ı Mekkiye isimli başyapıtı temel alarak ilerlemek uygun olacak. Böylece temel duygu hiyerarşisi üzerinden ilerleyeceğiz. İlk haliyle, sevginin aklımızın süzgecinden kurtulup gönle düşmesi birinci aşamadır. Buna "hevâ” deniliyor. Felek isimli fantastik yaratık burada örmeye başlıyor ağlarını. Yeni ifadesiyle, sevenin sevilene düşmesi hevâdır.

 

Ardından geçici bir heves olmaktan çıkması aşaması geliyor. Çoğumuz zamanla yaşamışızdır, arzuladığımıza kavuşursak bir boşluk oluşur. Sahip olunca anlamını yitirir hevesler. Oysa aşk yolunda sevgide karar kılmak da mümkündür. İşte ilk sevginin kalpte sabitlenmesi aşamasına "vüdd” deniliyor. Evirilip çevrilen yürek, yârine kıskıvrak yakalanıyor.

 

Zamanla volkanın can yerinde fokurdama başlıyor. Eskilerin sıkça, "yandı yürek kebap oldu” dedikleri aşama budur işte! Âşık bu noktada iradesini yitirmeye başlar, buna "hubb” denilir. Süreç ilerledikçe, seven sevilene (maşuk) teslim olmaya başlar. Birilerinin habibimiz olması aslında hiç de kolay değildir. Hele hepimizin koca şişko egoları varken!

 

Bu bağlamda, değerli okuyucularımızın dikkatini çekmek istediğim çok önemli bir nüans var. Aşama sırasına göre sıradan gündelik hayatımızda bahsettiğimiz aşk, aslında gerçek aşk değil! Hissettiğimizin ne olduğundan haberimiz bile yok. Yukarıda geçen aşamalar evrensel, bunlar her insanın yaşadığı duygular. Terimlerin Arapça olmasına takılmayın. Önemli olan eskilerin hep uyardığı, "Heva, hevesle zaman öldürmeyin” ifadesi burada hayat buluyor. Sosyal medya ortamlarında sıkça rastladığımız, ağızlarını yayarak: "Ama aşkım ya!” diye konuşan insanlar aslında aşktan değil hevâdan bahsediyorlar. Popüler şarkılar ve ünlü dizilerin büyük kısmı da aynı tabi ki… Sevginin yürekte sabit olmaması nedeniyle gençler birkaç ay çıkıp (!) ayrılıyor, eşler birkaç senede boşanıyorlar. Çünkü vüdd ile sabitlenmeyen kalp kayıyor, hubb ile teslim olmadığı için de sevgi bitiyor. Aşka neredeyse hiç sıra gelmiyor tabi…

 

Böyle bakınca, dilimize aşk diye sakız ettiğimiz terim hiç ucuz değil. Akıllı bir insanın talip olması da makul değil. Aşk, aşığın canına kasteden bi'şey! Bazılarınız anlamını hatırlayacak, batının arak ve çakma dilindeki "zehirli sarmaşık” yani "aşega” kelimenin köküdür. Dikenleri ile kurbanına tutunur; tüm gövdesini sarar ve çürütene, kurutana kadar bırakmaz.

 

Âşıklar, iki farklı galaksiden kopmuş iki ayrıksı parça gibidir. Onlar birleştiğinde açığa çıkan enerjinin bileşkesi fecidir… O bir vurgundur ki hem onunla olunmaz hem onsuz yaşanmaz… Nihayetinde, benlikten geriye zerre kalmaz… Elbette, bir makam olarak aşka ulaşanlar vardır. Onlara da selam edelim hiç değilse… Ben ve senin yokluğudur gerçek Aşk!

 

Hayra karşı geliniz.


Yazarın Diğer Yazıları