AT İZİ İT İZİ

 

 

Esmalardan yansıyan en güzel "Selâm” üzerimize olsun.

 

Bulutlara uzanan dağların eteklerinde bir gezgin düşünün. Bu kişinin ayakları altına serilmiş bir yeşil halı olsun. Halının üzerinde rengârenk motifleriyle güzel çiçekler hayal edin. Bir kır papatyasının üzerinde minik bir arı olsun. Arıcık sizin gezgine doğru baksın ve desin ki "Ey yüce Mevla'm sen ne devasa mahlûklar yaratmışsın!” Gezgin onu işitip cevaplasın: "Asıl şu yalçın kayalıktan gökyüzüne uzanan dağlara baksana! Azamet orada ama sen gafilsin…”

 

Dağlara göre peynirden mamul ay büyük, ay dedeye sorsan güneş büyük!

 

İşte size ölçü ve tartıda hassasiyet emreden ayet hakkında bir bulmaca! Doğru olanı yapmak ama kime göre neye göre? Bu bağlamda diyalektik felsefeye girmeden ilerlemek gerek. Zira detaylar yorgun (!) zihinlerinizi daha fazla yoracaktır. Aynı şekilde düalist (ikilemci) görüşler de iflas edeli epey oldu. Bir olgu için "ya siyahtır ya beyaz” demek artık yeterli değil. Arada grilerin de olduğunu unutmamak gerekiyor. Kötü insanlar bazen iyi işler yapabiliyor, bazen de iyi niyetli bir eylemden kötü sonuçlar çıkabiliyor. Kime göre kötü neye göre iyi?

 

Fizik alanında izafiyet (görecelilik) olarak boy gösteren yaklaşım bile eskidi. Mutlak referans noktası üzerinden yapılan ölçümlerdeki farklar açıklanabiliyor. Yani belli hız değerini ve bir başlangıç noktasını belirleyerek temel problemleri iki boyutlu âlemde çözebiliyoruz. Kuantum düşüncesi işin içine girdiğinden beri ise kafalar karışık. Aynı anda iki yerde olmak mümkünse ki bu ispatlandı, düşünce yapımızı yeni referanslara adapte etmemiz gerekiyor.

 

Mutasavvıfların asırlardır bahsettikleri konuları bilim yeni yeni konuşuyor. Uzun sözün kısası düşünce tarihi kadar eski bilgiler güncellenmek zorunda! Çünkü algılanan nesne "hem siyah hem beyaz” olabiliyor. Sonuca dönük tek ipucu klişesi var: kime göre neye göre…

 

Pozitif bilimler açısından çığır açan kuantum felsefesi, soyut (manevi) hükümlerin tartışmaya kapalı kulvarında maalesef tekliyor. Hep "ya öyledir ya böyle” şeklinde netleştirilen durumlar artık "biraz öyledir biraz da böyle” diyebilmenin tuzağına düşmüş halde debeleniyor.

Değişken hatta kaygan bir anlam boşluğu var önümüzde. Bu nedenle insanları ve yaşananları değerlendirmek zorlaştı. Bilgi kolayca ulaşılabilir hale geldi ama içi boşaltıldı. Güya herkesin her şeyi bildiği günlere ulaştık. Revani yapmak için usta olmaya gerek yok. Sesli, görüntülü tarifi var. Zaten pek çok ürün ısıt-kullan ya da kullan-at olarak tasarlanıyor. Hep yazıyoruz ve hep uyarıyoruz, teori sağlam ama pratik kısmında çuvallıyoruz. Bildiklerimizin cahili, zann üzerinde olduklarımızın ukalasıyız maalesef. En uyanığımız, derin gaflet uykusunda!

 

Moral değerler üzerine inen izafiyet gölgesini aydınlatmak gerekiyor. Sürekli tefekkür etmek gerekiyor. Bunun tek çaresi bir mutlak sabit bulup etrafında ilerlemektir. Bizler için bu kıstas (ölçüt) elbette ayetlerdir. Anlamak ve emrolunan şekilde yaşamak için kuantum mantığını iyi bilmek gerekiyor. Yoksa at izi it izine kördüğüm olana kadar karışacak gibi gözüküyor.

 

Hayra karşı geliniz.


Yazarın Diğer Yazıları