CENNETTEN KOVULMAK

Esmalardan yansıyan en güzel "Selâm” üzerimize olsun.

 

Hepimizin bildiği, cennetteki yasağı ihlal etme hikayesine bir göz atalım istedim. İlahiyatçı olmadığım için konuya dini verilerle yaklaşmayacağım. İlk atalarımızı kandıran İblis (AL.) hangi argümanları kullandı, ne tür ikna yöntemlerini uyguladı kısmına bir göz atalım. Çünkü bizim gibi görmeden inananları kandırmak daha kolay gibi görünüyor.

 

Hz. Âdem (AS.) ve eşini, ilahi yasağı ihlal etmek için, üç temel başlık üzerinden suça teşvik etmiş. Bunlar sırasıyla: Âtıl cinselliğin (fark) tespiti, sonsuz cennetin kaybedilmesi korkusu, ebedî yaşamın bitmesi tehdidi, şeklinde sayabiliriz. Kaosa giden (bkz. Entropi) beşerî evrenin, dürülüp dönüş süreci böyle başlıyor. Günümüz psikolojisi bu zaafları doğruluyor.

 

Hepimizde var olan "merak” duygusu, bilinmeyene karşı iki şekilde ifade bulur. Bunlar tıpkı korku sürecindeki gibi, bununla "baş etme” ya da "kaçma” olarak davranışlarımıza yansır. Kaçınmak çoğu kez bizi korur. Ancak "aslına ereceğim” tavrındaki insan, genelde yasakların üzerine gitmeyi seçer. Burada yer alan "seçmek” kelimesini elbette özellikle seçtim.

 

Maalesef cennetten çıkışımızın kısa öyküsü bunlara dayanıyor. Önce bir fikir tohumu ekiliyor ardından güven telkin ediliyor. Bu duygu beraberinde inanma ve ikna olmayı getiriyor. Azıcık gereksiz cesaret (gaza gelme) sosuyla harekete geçmek kaçınılmaz oluyor. Hiç inançsız kişiler için bile bu ayetler insan sırlarını en derinden ifşa ediyor. Canlı egosu (nefs)…

 

Yakın tarihin değerlerinden F. Nietzsche: "Kutsal kitaplarda adı çokça geçen şeytan, gerçekte size ahlak dersi veren bir yobazdan başka bir şey değildir.” diyerek tanımlıyor. Buradaki asıl detay bir karanlık taraf bilincinin varlığıyla paraleldir. Kötülüğün kullandığı yöntemin daim "riya” olduğunu çok net ifade ediyor. Bilgi ve sevgi aydınlıksa eğer…

 

Yasak ağaç, elma, yılan ve benzeri motifler için her kafadan bir ses çıkmış. Hayat rehberimizi azıcık okumaya ve anlamaya çalışmak zahmetine girsek ne harika olurdu. İnsan için indirilmiş yüce kutsal kitabımız İslam alimlerinin, akademisyenlerin ve velilerin gönüllerinde, ellerinde nice farklı anlamlar nice rengarenk açılımlar kazanmıştır. Peki bizler "diriler için” gelmiş olan ayetleri kimlere okuyoruz, ne amaçlar için kullanıyoruz acaba? Kendi kalp cennetlerimizi ne ile şekillendiriyor, kendimizden nerelere kovuluyoruz? İnceden bir ahh…

 

Umuda tutunan bir garibanla buna hiç ihtiyaç duymayan bir "godaman” arasındaki fark nedir ki? Hoş bir nezaketle sevgiyi kucaklayan insan ve çıkarları için her şeyini satan adam neden değiktir? Bunlar ne zaman cevaplanacak? Kovulduğumuz yere geri döndüğümüzde!

 

Hiç böyle düşünmüş müydünüz? Kendi yürekleriniz sizin cennetiniz, onları besleyen kaynak sizin değerleriniz, ihlal ettiğiniz kırmızı çizgiler ve sonuçta ortaya çıkan deneyimler ise sizin sürgünleriniz! Yani ayette dendiği gibi siz kendi kendinize ettiniz! Sonra popüler kültürü veya sosyal mecraları ben mi icat ettim demeyiniz, onlar da sizin iblisleriniz!

 

Hayra karşı geliniz.

 


Yazarın Diğer Yazıları