DİLİMİ DAĞLASALAR

Esmalardan yansıyan en güzel "Selâm” üzerimize olsun.

 

Ağzımızdan çıkanların bir karşılığı var mı? Söylediklerimizin sonucunda, yaşanan gelişmeler bizi doğruluyor mu? Dünyanın en kolay işi, insan genelinde, konuşmak olsa gerek. Amiyane tabirle dilinin ayarı olmayanlar için daha da basit! Zira bir yaptırım yok. Öyleyse, sözcükleri müsrifçe harcamaktan çekinmemek gerekir, lafla yürür peynir gemileri…

 

En çok kullanılan ifadelere bakalım: sıcak sevgi sözleri ve keskin öfke ifadelerini inceleyelim. Mesela küçük bir çocuğu azarlarken, "keserim senin o dilini!” deriz. Kendimizce güçlü mecaz yaparak caydırıcı olmaya çalışırız. Oysa çocuğun dünyasında bu gerçektir ve bilinçaltında hiç öngörülemeyecek bir şekilde kodlanır. Sonrasında kimse bir şeyi kesmez…

 

Sonucunda ödül veya ceza olmayan işler toplum yönetimini zorlaştırır. Doğru tarif edilmeyen tüm ifadeler suistimale açıktır. Örnek verecek olursak; özgürlük, mutluluk, haklar, inançlar, fedakârlık, menfaat ve benzeri soyut kavramlar tehlikelidir. Bazen bir kişi bazen tamamen bir toplum, bunlar için feda olabilir. Atalarımızın "bir hilal” için ölmesi gibi…

 

Bektaşi meşrep olanların alfabesi şöyle başlar: "Eline, diline ve beline sahip ol!” bu nasihati ciddiye almayanların sonu malumdur. Biz bugün dilin felaketlerinden bahsediyoruz. En sıkı dostumuz dediğimiz insanların zor günlerinde neredeyiz? Sözümüzle sınırsız sevgi iddiasında bulunduğumuz insanlara ne kadar destek oluyoruz? Yani sözün icraatı nerede?

 

Derler ki: "Dün ne söylediğine bak, bugün ne yaptığına bak. Sonra yarın için ne planladığına bir bak!” Güzel bakan güzeli görür. Güzel sözler de ait oldukları yeri bulur. Bizlerin anlamak istemediği ölçütse şudur: "Yalan güzel değildir.” Bu konuda, yalanın rengi ne kadar sevimli olursa olsun meşru sayılması imkânsızdır. İstisnalar dışında, yalan yalandır!

 

Dilin getirdiği felaketler içinde yalanın arkasından gelen dört madde daha var. Bunlar bugün için normalleşen kavramlar. Evet, listemize ikinci sıradan katılan zehir: İftira. Birisinde olan bir özelliği yok, olmayanı ise var sayarak konuşmak… Üçüncüsü artık çok sıradan, hepimizin dilinde yer alan: Gıybet olarak tarihe kaydedilebilir. Tarih kadar eski bir hata…

 

Bugün kadın-erkek fark etmeksizin hepimizin dilinde yer edinen bir felaket daha var: Küfür! Öyle ki küfretmeyen tuhaf karşılanıyor. Son olarak hem zihnimizi hem kalbimizi zehirleyen bir feci düşmanı hatırlatalım: Zann! yani aslına ermeden konu/kişi hakkında hüküm vermek. Kelimeler, yaşayan şahitleridir kaçınılmaz geleceğimizin. Söz kaderimizi belirler!

 

Biricik kitabımızda "gulü gavlen …” diye başlayan çok sayıda ayet yer alır. Bunlar bizim için sözün nasıl dile getirilmesi gerektiğinin net ifadeleridir. Sözü doğrulukla, güzelce, uygun dille ve yumuşak üslupla söylemek bir emirdir. Yani ne dediğimiz kadar bunu nasıl ifade ettiğimiz de önemlidir! İnsanın ne denli değerli, kutsal ve özel olduğumuzu bilsek zaten söz'e de özen göstereceğiz. Acaba kaçımız günlük hayat telaşında bu bilinçle konuşuyor ki…

 

Hayra karşı geliniz.


Yazarın Diğer Yazıları