EFENDİLER, İLK HEDEFİMİZ…

 

 

Esmalardan yansıyan en güzel "Selâm” üzerimize olsun.

 

Yaşadığımız felaket uzun vadede ancak çözülecek. Enkazlarımız kaldırılırken kaybettiğimiz cân sayısı da kabaracak. Geride kalan milyonlarımız bir göç dalgası oluşturacak. Neredeyse haritadan silinmiş haldeki şehirlerimiz sokak sokak yeniden imar edilecek. Onca insanımız yeniden bir hayat kurmanın yollarını arayacaklar. Allah milletimize güç ve sabır ihsan etsin. Peki, bu süreçte maddi imkanları seferber etmenin dışında neler yapabiliriz?

 

Yazılarımızı takip edenler bilirler, sürekli "kişisel gelişim” kavramına dönük mesajlar veriyoruz. Ticarileşse de yozlaşsa da bu aslında ilahi bir emirdir. Ancak kendisiyle tanışıp kendini bilen insan doğruyu bulma ve doğru yolda kalma amacına ilerler. Âlemde ne varsa sendedir, yeter ki o değerli madeni keşfet, inci mercanı ya da altını pırlantayı bul. Kalp denen kanlı et parçasının marifetlerini öğren. Bir buçuk kilo bile gelmeyen beynini insan ve evren için hizmete ada…

 

Birçok insanın diğer insanlara tahammülü yok. İçlerinde birikmiş negatif değerler üçlemesinden beslenen o kadar çok insan var ki... cehalet-nefret-şiddet hücresinde, toplum olarak sanki salgın bir psikolojik hastalığın etkisinde gibiyiz. Pandeminin iyice tetiklediği bu şeytan üçgeninden acil kurtulmak zorundayız. Sosyal medya hepimize faydalı işler için de kullanılabilir. Bunu en son iki depremde gördük. Bizim klavye cambazları ne çok hikâye paylaştı. Bu sayede çok kurtulan oldu, yardım böyle ulaştı. Can pazarı kaosunda ilk elden böyle organize olundu.

 

"Acı duyabiliyorsan, canlısın. Başkalarının acısını duyabiliyorsan, insansın.L. Tolstoy

 

Dünyanın dört tarafından yardıma koşan tüm misafirlerimize teşekkür ediyoruz. Canlarını dişlerine takarak görevlerini yaptılar. Gelmeyenleri veya yalancıktan orada temsil edilenleri biliyoruz. Kurt yediği ayazı unutmaz. Yine de yerlerinde sağ olsunlar. İlerleyen zamanlarda hepsi ağır ağır kendi evlerine, işlerine dönecekler. Biz yine bizimle kalacağız yurdumuzda! Ailesinin yerini gösteren kediler, can kurtaran köpekleri, enkazdan seslenen kuşlar yetiştireceğiz.

 

Ders alırsak bu ağır imtihandan güçlü çıkacağız. Alman sanayi devrimi, Japon teknoloji devrimi onları nasıl sıfırdan bu günlere getirdiyse bizi de kimse tutamaz. Kurtuluş savaşından sonra nasıl küllerinden doğduysa bu millet, yine başaracak. Fakat bahsettiğim şeytan üçgenini anlamak şart! Çünkü ne ahlakımız ne kadim kültürümüz bu cehalet-nefret-şiddet yıkımını atlatamaz. Ekonomik sıkıntılarla baş ederiz, siyasi sorunlarımızı çözeriz. Çin setti kumdan kaleydi bize, Amerikan uçak gemisi de kum havuzunda yüzer! Ama kumu yaşadığımız binaların betonuna koyan hain zihniyeti gömmeliyiz. Tıpkı birbirimizi dışlatan, ayrıştıran, ezen zihniyet gibi…

 

Lütfen unutmayalım, gece gündüz ağlayarak izlediğimiz görüntüleri. Enkazdan çıkan her bir cân için nasıl mutlu olduğumuzu. Çıkamayan her cân da bizimdir! Bize hainlik etmeyen, sırtımızdan vurmayan, aman dileyen herkese açıktır yürek kapımız. Lütfen unutmayalım, ağlayanların malı gülenlere hayretmez. İhtiyaç duyduğumuz gücün nerede olduğunu unutmayalım. Evlatlarımız ve onlara bağladığımız geleceği unutmayalım. Birbirimize sahip çıkalım.

 

Öğretim bilgiyi yerleştirir taze dimağlara, eğitimse güzele dair ne varsa onu oturtur gönül köşküne. Ahlak tanımlanmadan olmaz. Ahlak düzelmeden olmaz. Ahlak ilk hedef!

 

Hayra karşı geliniz.


Yazarın Diğer Yazıları