EMPERYALİZM VE TÜRKÇEMİZ

 

Esmalardan yansıyan en güzel "Selâm” üzerimize olsun.

 

Sevgideğer dostlar, bugün bir yaşımızı bitirdik. Olmayan pastadaki yanmayan muma üfledik. Yeni okurlarımızdan birisi önceki yazılarımızla ilgilenmiş. Kendisine link gönderdim. Hayret içerisinde şunu dedi: "Bunların hepsini siz mi yazdınız?” Spor, siyaset ya da magazin gibi hep yenilenen içerikler olmadığı için şaşırmış. Oysa "dil” yaşayan bir organizma değil mi?

 

Sizden bir ricam var, lütfen okuyun ve okutun. Okumakla hayatınızdan kaç dakika eksilir?

 

Göz pınarları kurumuşlar; derin uykulara parya olmuşlar, merhamet ve şefkatlerini gedavete yüklemişler, nerede insanca mağrur ne zaman çelik gibi sert olacaklarını bilemezler. Kendince doğrularına uymayan her şeye yanlış derler, düşman kesilirler. Ve "cahillik mutluluktur” denir ki cahiller zaten bilirler (!). Onlar egolarına daim yeniktirler. Çünkü dilsizdirler!

 

Meleklerin Hz. İnsan'a secde etmeleri, yani saygıyla boyun eğmeleri niçin? Çünkü Yaradan önce kelimeleri öğretti. İsimleri olmadan alemdeki varlıkları bilemeyiz. Üstelik adı olmayan bir şey aynı zamanda yoktur. Varlıkları bizim için "var” yapan onların isimleridir. Bu nedenle unutulunca gerçekten ölür insan! Dilsiz cahiller gibi zombiye dönmüştür yani…

 

İnternetten yüzeysel bir araştırma yapın, arama motorunda öncelikli çıkan siteler, Türkçeyi en eski diller listesine almamışlar. Hani olmaz ama genç bir kardeşimiz merak ederse: Eyvah! Bu küresel oyunlardan sadece bir tanesi. Emperyalistler bir ülkeye ve halkına saldırdıklarında ilk olarak dil yapılarını bozarlar. Sonra dinlerden bile güçlü olan gelenekleri değiştirirler.

 

Kuzey Afrika, ağırlıklı olarak Fransızcanın etkisindedir. Güney Amerika'da İspanyolca varsa, Avusturalya'da İngilizce hakimdir. Orta ve Doğu Asya Tamil ve Çince etkisindedir. Rusça ise Eski Sovyet egemenliğindeki tüm Türk dünyasında konuşulur. Asya'nın batısında Arapça ile Farsçanın açık etkisi vardır. Dil üzerinden sömürülmek zayıf halklar için kaderdir.

 

Aramızdaki misyonerler, önce sağlam kampanyalarla içimize girerler. Bu bağlamda haklarını teslim etmek gerekir. Adına "akım” diyebilirsiniz veya bir tür "moda” da denebilir. İlk olarak iş yerleri ve evlatlarımıza başka dilden isimler veririz. Sonraysa hayatın içinde usulca akan dil nehrine yabancı kelimeler ekleriz. Bu nasıl tuhaf ezikliktir ki anadilini konuşmakla kendisini aşağılanmış hisseder insan! Dilini yitiren her değerinden vaz geçebilecek hale gelir.

 

Sevgili bir dostuma, "Lain İblis'i çok takdir ediyorum!” demiştim. O da bana: "Estağfurullah kardeşim, o nasıl lakırdı?” diye tepki verdi. Tabi sözlerimin tuhaflığının ben de farkındaydım. Dedim ki: "Baksana, tüm gün ve her ân çalışıyor. Haksız isyanının ve kibrinin ispatı olarak bizleri yanıltma çabasından hiç vaz geçmiyor…” Peki biz ne yapıyoruz?

 

Lütfen anlayın; şiiri kim yazarsa adını da o koyar, sendromu kim bulursa teknolojiyi kim icat ederse adını o koyar. Sonra uğraşırsınız dilinize tercüme etmeye. Buyurun ayıklayın, şu kısa yazıda bile kaç tane Türkçe kelime var, kaç tanesi yabancı dillerden geçme!

 

Sizden bir ricam var, lütfen okuyun ve okutun. Okumakla hayatınızdan kaç dakika eksilir?

 

Hayra karşı geliniz.


Yazarın Diğer Yazıları