GÜZEL ŞEYLER

 

 

Esmalardan yansıyan en güzel "Selâm” üzerimize olsun.

 

Fakirhanemizi ikinci kedicik şenlendirdi. Belki bir buçuk aylık bebek henüz, görseniz nasıl hayat dolu. Bizimle beş senedir teşrik-i mesai yapan ilk oğlumuz pek hoşlanmadı tabi. Ancak yeni gelen şaklaban öyle tatlı, öyle masum ki… Cahil cesaretiyle kocaman ev sahibine aklınca saldırıyor. O minik gözlerini kısıyor, yay gibi geriliyor ve hücum. Neyse ki akıllı oğlumuz çok efendi, cüssesi ve olgunluk kuvvetini hiç kullanmıyor. Saldıransa ayakta zor duruyor, haberi yok.

 

Bitmeyen savaşlar, şiddet haberleri, çılgın enflasyon, işlemeyen adalet, yetersiz eğitim, cahilleşen toplum, eski dostlar, ahlaki çöküş, satılık sanat, teknoesaret bu yazıda yer almayacak.

 

İnsanım ben, her ne olursa olsun hayata tutunmalıyım. Küçücük ama keyifli güzellikleri gönlümde toparlamalıyım. Dibe vurduğumda, kendimi kötü hissettiğimde dağarcığımda bir şey olmalı. Nasıl küçük sinek ortalığı karıştırıyorsa, minik bir tebessüm de toparlamalı beni. Düştüğümü hissettiğim uçurum bile kalıcı değil. Belki herkesten çok değer verdiğim bir insanı kaybettim. Yine de hayata devam ettim. Şimdi acısını bir onur madalyası gibi göğsümde taşıyorum. Huzurluyum.

 

Planlı kötülük, asılsız dedikodu, iyiliği suistimal, sevgiye ihanet, masum yalan, kontrolsüz şehvet, güçlüye tapmak, mazluma zulüm, çaresizlik hissi, teknobağımlılık bu yazıda yer almayacak.

 

Bu hafta sonu denizle konuştum. Kayalıklar arasındaki yengeçleri izledim. Ne ay bir önceki gün olduğu gibiydi ne de güneş aynıydı. Başımı saygıyla eğip bir kasiyeri selamladım. Yaşlı bir teyze gülümsedi, uzaktan göz kırptım diye. İçime minnet hisleri doldu, sağlıklıyım ve farkındayım geçici olanın değerinin. Ben bile sonsuza kadar kalmayacaksam sonsuzluk sahibini tanımalıyım. Kuruyan yapraklar, gelecek mevsimler için, gıda toprak anaya. Ölüm olmasa devran da olmaz.

 

"Süzülüp mavi göklerden yere doğru

Omuzuma bir beyaz güvercin kondu

Aldım elime, usul usul okşadım

Sevdim, gençliğimi yeniden yaşadım

Bembeyazdı tüyleri, öyle parlaktı

Açsam ellerimi birden uçacaktı.” Ümit Yaşar Oğuzcan

 

Kar yağsa artık, beyaza boyansa tüm kirler. Tüm pişmanlıklara yağmur yağsa, aldanışlarımızdan ve hırslarımızdan bizi yıkasa. Bir yeni bahar gelse, kalplerimizde yeniden dirilse o çocuksu düşler. Neden varız bu alemde, yolculuk nereye? Ne gizemli detayları var ne devasa kurgu bu senaryo… Nasıl yaşıyoruz kendi filmimizde baş rol oynayamadan? Ne zaman bitecek bilmeden! Güzeli iste, güzelce iste, bak nasıl güzel olacak. Baktığında gördüklerin nasıl bakarsan öyle olacak.

 

Güzel bir şey mi yapasın geldi, o zaman aşk ol! Aman ha, âşık olma yanlışlıkla. Sevdiğinden haber beklersin, gelmez incinirsin. Egonla ilgilensin, senin için endişelensin istersin, avcunu yalarsın. Sır kalmasın aramızda, ikiyken bir olalım dersin, matematiğin içine edersin! Oysa aşk olmak farklıdır, saksındaki çiçekle dertleşmek gibidir. Bulutların şekillerinden kendine pay çıkartmak gibidir. Gece vakti uyanmak, çalışırken uyuyakalmak gibidir. Aşk ol azizim, güzelin aslına vâkıf ol…

 

Hayra karşı geliniz.


Yazarın Diğer Yazıları