HAYAL ENDÜSTRİSİ

 

 

Esmalardan yansıyan en güzel "Selâm” üzerimize olsun.

 

Geçenlerde ilginç bir rüya gördüm. Hayrolsun. Karşımda seyyar satıcı kılıklı bir adam vardı. Yularından sıkıca tuttuğu merkebe minik kasetlere benzer rengârenk kutular yüklemişti. Bana doğru bakarak yüksek sesle, "Hayalci geldiii, kelepir bunlar!” diye satış yapmaya çalışıyordu. Neyden etkilendim de düşler âleminde bu tuhaf adamla muhatap oldum, bilmiyorum.

 

Hayal ve endüstri, ilk bakışta birbirine zıt terimler değil mi? Kim masal satar, kim alıcı olur?

 

Hayal, insan zihninin derinliklerinde yer alan; bazen bilinçdışı süreçlerden veya sezgilerden bazen de var olduğumuz (?) dünyamıza dair verilerden üretilmiş bir zihin mamulüdür. İçinde semboller, kurgular, hedefler, gizli/aleni arzular, travmalar, kompleksler, metafizikle bitişik psikolojik materyaller vardır. Bu çorbayı üreten de tüketen de "insan” denen mahlûktur.

 

Bu bağlamda içinde "üretim ve tüketim” kelimeleri olan her cümle kapitalizme dairdir. Önce el yapımı, organik olan hayal, zamanla topluma sunulan/satılan bir metaya dönüşür. Böylece uygun pazar oluşturulur ve seri imalata başlanır. Anlatırken ne kadar basit değil mi? Temeli sanat ve bilim tarihiyle beslenmiş verileri işlemek. Oradan buradan devşirip ticari bir ürün haline getirmek ve satmak... Nihayetinde insandan alıp insana satıyorsunuz, kaynaklar belli, hedefler net! Hitap edilen kitle büyüdükçe de kalıplaştırarak seri imalata geçilecek.

 

İnsan'a dair her mevhumu taşıyan ve malzemesi insan olan "sanat” burada devreye giriyor. Sürekli takip etmeye çalıştığım kocaman bir dünya… Şimdilerde o da endüstrileşti. Nerede tuluat nerede dijital platformlardaki her türden filmler! Bizim minyatürlerimizden sürrealist tablolara uzanan yol ne çabuk aşındı. Kalıpları, kuralları belli wattpad kitaplarındaki yapay duygulara bakın klasiklerdeki dünya anlayışıyla karşılaştırın. Sonuç ortada!

 

Jung'dan sonra rüya analizlerine ve hayal âlemine bakış açısı çok değişti. Hem bilim insanları hem de sanat esnafları buradaki fırsatları iyi gördüler. Aslında taslaklar dünyası (âlem-i misal) perdeleri aralandı. Son 50 seneye bakın, son 10 seneye bakın her şey bu denli hızlı değişmiş olabilir mi gerçekten? Para tanrı hükümdarlığının zirvelerine doğru ilerliyor. Dünya halkları her türden manipülasyona açık hale geldi. Akıl tutulması "trend topic” oldu.

 

Bizlerin "oran açıkta kalmış” diyerek alay ettiği her sembol para ediyor. Geleceğe hükmetmek isteyenler "hayal” denilen insan ürününün değerini iyi biliyorlar. Önce topluma bir hayal ver, sonrasında o hayali sat! Kazandığın parayla daha ucuza daha değerli hayaller al. Onları yine cilala, boya ve bir daha sat. Kazandığın parayla ülkeler satın al…

 

Tabi endüstri dediğimiz insanlık yutan makine kolay tatmin olmaz. Ham maddeyi hedefe uyar hale getirip satmak, bunu sürekli yapmak gerekir. Anadolu tabirindeki "şark kurnazı” çerçiler böylesi organize şeytanlıklar için fazla masum kalırlar. Pabucu ters giydirmek yetmez. Ayağı sıksa da beğenip almalı müşteri. Hadi şeytanın işi belli ya bize ne oluyor ki!

 

Hayra karşı geliniz.


Yazarın Diğer Yazıları