MAKYAJLI MASKELER

Esmalardan yansıyan en güzel "Selâm” üzerimize olsun.

 

Güneşli bir kış gününden sizlere seslenmek oldukça üzücü. Neredeyse dizlerimize kadar yükselen karda yürümeyi özledik. Parmak uçlarımızı donduran ayazın suratımızı yakmasını özledik. Yirmi beş sene evvel ‘komplo teorisi' diye önemsenmeyen su savaşları, gıda ve enerji krizleri kapımızda. Dönüşen dünyada, iklimler gibi halklar da baş döndürücü hızla, yeniden yapılanıyorlar. Kitle ikna ve yönetim araçları, pozitif bilimin ışığında (!) son derece güçlü bir etkiyle zavallı zihinlerimizi bombalıyorlar. Yoksa güneşli kış gününde içilen kahveye değil sitemimiz:


"rüyalar fısıldayan ılık dudaklar

ümit ekip hayal biçen lâl diller

uyandığımda hissettiğim keder

hepsi senden yansıyan siluetler” (Düşvarî)

 

İlk gençlik yıllarımdan beri savunduğum "bireysel uyanış” tamamen yalan oldu. Bilge olmak, zor yoldan deneyim elde etmek ve bunları aktarmak değersizleşti. Güya herkes her şeyi biliyor. Evlat yetiştirenlerin ortak derdi şu: "Çekirdek aileden ahlaki değerleri alan çocuklar hepsini sokakta ve okulda yitiriyorlar!” İlk kez Aristoteles tarafından yazılan "Habitus” terimini daha yoğun biçimde hissetmek mümkün. İçine daldığınız toplumun değerlerini öz değerlerinizden, hatta kendinizden de üstün görmeniz anlamına geliyor bu… kendine yabancılaşmak gibi!

 

"Habitus kavramı için "bedenlenmiş toplumsallık” demek mümkündür.” (P. Bourdieu)

 

Ülkemizin yetiştirdiği değerli bir filozof, "ben böyle değildim, yaşarken oldum…” sözleriyle alt yapıyı hazırlamış. Mükemmel eğitim sistemimiz, saygılı ve ahlaklı insanlarla dolu toplumumuza bilgili, geleceğe hazır, dengeli, anlayışlı gençler sunuyor. Sokak dediğimiz hayat alanına girince çöplüğün horozu ne diyorsa onu haykırıyor herkes: "Çok yaşa firavun!”

 

Belki kendilerinden memnun değiller, belki iç sorgu sonuçları kötü ve zavallılıklarının farkındalar. Bunu örtmek için zulmediyorlar. Zulmün en kötüsü, gerçeği örtmek!

 

Hepimiz için iki dünya var, bizim dışımızdaki âlem ve onun beynimize yansımasından meydana gelmiş bir zihin haritasındaki dinamik kayıtlar. NLP uzmanları, algılarımızın ve inançlarımızın filtrelediği bu kayıtların birey tarafından ‘gerçek dünya' sanıldığını belirlemişlerdir. Tıpkı harita üzerindeki şekillerin gerçek dağ veya nehir olmaması gibi… R. Bandler'in dile getirdiği ‘kendi zihninde hapsolmak' belki basitçe de olsa böyle açıklanabilir.

 

Ne balık fark eder üzerindeki suyun ağırlığını ne kuşlar farkında havanın. Biz insanlar da kimlerin aklımızın ayarlarıyla oynadığının bilemiyoruz maalesef. Bilmek de istemiyoruz?

 

Gerçeği yaşamak mı istiyorsunuz, dönen dolapları bilmek mi istiyorsunuz? Tebrikler, kendinize yapacağınız yolculuğa başladınız. Tek başınasınız, incinmişsiniz, yenik gibisiniz ha… Hiç dert değil, beyninizi ikna ettiğinizde ruhunuz da dinlenecek. Damarlarınızda akan habitus zehri yavaşça terk edecek sizi, acılarınız dinecek. Yapmanız gereken sadece içinize dönmek…

 

"İlk birkaç gün -sözde- intibak süresiydi. Herkes hikâyeler uyduruyordu. Kimileri "toprakçılık” peşindeydi, kimileri "tertipçilik” yapıyordu. Selim Bey, belki hayatında ilk defa böyle bocalıyordu. Asker ocağı dedikleri yerde insanlar rengârenk makyajlar ve ahşap maskelerle donanmışlardı.” (23:45 – sf. 13)

 

Hayra karşı geliniz.


Yazarın Diğer Yazıları