SİSLER ÖTESİNDEN

 

 

Esmalardan yansıyan en güzel "Selâm” üzerimize olsun.

 

Kimileri güneşli bir güne ‘merhaba' diyerek başlamaktan zevk duyar. Sıcacık bir tatilin kucağında dinlemeyi hayal ederiz. Bazılarımız romantik bir yağmur altında şemsiyesiz dolaşmaktan keyf alır. Sırılsıklam hüzünlerin kucağında ölümsüz yaşayacakmışız gibi…

 

Bu fakir sisli puslu havaları seviyor. Elimdeki kupada sıcak kahvem, fonda Beth Hart'ın rengarenk sesi ve solmakta olan yaprakları örten sis! Bir şiir yükseliyor içimden:

 

"Sarmış ufuklarını senin gene inatçı bir duman,

beyaz bir karanlık ki, gittikçe artan

ağırlığının altında herşey silinmiş gibi,

bütün tablolar tozlu bir yoğunlukla örtülü…” (Tevfik Fikret – Sis, 1908)

 

Seneler önce bir Rus gezginin hatıratını okumuştum. Kendince arıyordu, hayal bile edemediğimizi bir kelimeyle yaratan, mutlak varlığı arıyordu. Sanırım on dokuzuncu asrın sonlarında yazılmış. İç yolculuğunu günlük şeklinde kaydetmiş bir keşiş ve yolculuğu… demek ki dünyanın her yerinden kullar "aramak” denilen kutsal mücadele içerisindeler. Sen de öylesin!

 

Akşama ne yemek yapacağını düşünen anne de arıyor. Minicik zihne dünyalar sığdırmaya çalışan evlat da arıyor. Geçim yükünü omuzlamış yorgun baba da arıyor. Sıra dışı olmak yazgısına yenik düşmüş marjinal insanlar da arıyor. İşte sisler bana onları anımsatıyor.

 

Hani bazen test eder ya insanlar birbirlerini, bana sorsalar; sis sana neyi çağrıştırıyor, sis denince ilk ne geliyor aklına? Doğrusu ilk kelime ‘zikir' oluyor benim için. Haklısınız, beynim pek normal çalışmıyor. Ancak müsaade edin de maruzatımı sunayım, bu sadece ses çağırışımı değil aslında. Okuyup düşünenler bilir, her yaratılan kendi halince zikrediyor ya hani… diyorum ki hiç görmeyip tanımadığı birisine âşık olabilir mi insan? Sislerin ardındakini her zaman biliyor muyuz sanki? Ya algılarımız bizi yanıltıyorsa? Başka şeylere gebeyse o bulanık gizem…

 

İnsana bahşedilmiş en kutsal emanetlerden birisidir aşk! Kime kaptırdıysan kalbini, onunla olursun her saniyende. Sıkılmazsın ve asla bıkmazsın onu hatırlamaktan. İşte sadece yaşayanların bildiği gizemiyle sis de içinde o aşkın zikrini taşır. O nedenle kavuşma gerçekleştiğinde sona erer aşk. Bir şarkıda vardı: "Aşk eski bir yalan, Adem'le Havva'dan kalan…”

 

En güzel zikir (tesbih) kimden bahsettiğini bilerek yapılandır. Yolunu hiç yitirmeden, sırlı sisler arasında aramadan, bedelini ödemeden ‘bilmek' belki lütuf olarak mümkündür. Oysa mücadeleler dolu bir zafer hikayesi yazmak için önce savaşmak sonra barışmak gerekir. Değerli şeyler daima pahalıdır aynı zamanda. Gafil olmayanlar bilirler sisin ederini.

 

Sisin derinliklerine bakınız, bir şey göremeyeceksiniz. Her şeyin apaçık ve anlaşılır hale geldiği bir zaman, hayalinizde olmasa kaybolacaksınız! Sisin içinde azıcık yürüyün, kırağı kuşanmış bir alem bulacak ve hayrette kalacaksınız. Korkarsanız O'na sığınacaksınız, hayran kalırsanız yine O'na atfedeceksiniz. Sisler arasında Aşk'ı bulacaksınız. Ve O'nu anacaksınız!

 

Hayra karşı geliniz.


Yazarın Diğer Yazıları