TEKÂMÜL ATÖLYESİ

 

 

Esmalardan yansıyan en güzel "Selâm” üzerimize olsun.

 

Bizim kültürümüzde değişim hoş karşılanmaz. Mesela toplumda, "kabak çiçeği gibi açmak” vardır. Umulmadık şekilde sonradan değişmenin tadını çıkarmak anlamına gelir. Kendi sosyal ortamına azıcık farklı girsen, "sen çok değiştin ya!” şeklinde eleştirilirsin. İçinde inceden bir çekememezlik barındıran, "üç günde köşeyi dönmüş” ifadesi de benzer bir tepkidir. Piyango ya da sayısal tarzı yasal kumarı oynayarak değilse, nasıl zengin olur insan?

 

Eski dilde "tekâmül” (gelişim, dönüşüm) diye bir terim var. Üstat ve üstadeler bu temel süreci kâinatın yaratılış amacıyla beraber öğretirler. Yüksek adaptasyonu (uyum) -varoluş dengesini yitirmeden- hayata uyarlayan canlılar yaşar. Diğerleri, dinozor da olsalar sahneden çekilmek zorunda kalırlar. En hızlı, belki en keskin tekâmül insana özgüdür. Zira dağların taşıyamadığı yükü bizler gözümüze kestirmişiz. Bilmem hangi bilgiyle, ne cesaretle…

 

Toplumun geneli gelişim konusunda radikaldir. Yenilikler bizleri korkutur. Bu yüzden, halkın içinde sanatçılar, bilim adamları ve liderler hep ayrıksı bir yerdedirler. Kitleler geçmişi ısrarla yüklenmek isterler. Birey açısından bakınca, hatıralara patolojik değer atfetme durumu vardır. Oysa geride kalan zaman dilimi ders çıkarmak ve yarını daha aydınlık kılmak içindir. Aksine, inatla geçmişe takıldığımızda hep zarar görürüz. Bakın şair ne diyor:

 

"Aklın katili dündür

O gizemli ve serince

Siyah kokulu bir gündür

Kör sularda aşkla paklanmış…”

 

Zihin, veri işleme konusunda oldukça seçicidir. Beynimizse sıklıkla daha negatif, daha sarsıcı olana odaklanır. Bu nedenle, kötü deneyimler, mutlu anlardan fazla kalıcı izler bırakır. Kadim bilgilerle ve çok çalışarak gelişmiş kişiler, bahsettiğimiz bu durumu yönetebiliyorlar. Güncel çalışmalar "zaman” olgusunu daha farklı tanımlıyorlar. Özellikle kuantum düşüncesinin, kaos teorilerinin ışığında gelişen düşünce yapısı artık daha net ve bilimsel.

 

Aynı ânda, birden fazla pozisyonda bulunmanın mümkün olduğunu söylüyor bilim insanları. Dinler tarihi bunu destekleyen yüzlerce anlatıyla dolu. Sosyal medya ve dijital ortamlar dahi aynı noktada içerik üretimi yapıyorlar. Taze klişe madrabazlık, çığlık çığlığa "an'da kalın ey insanlar” diye bağırıyor. Dönüşüm amacı, zihinsel tanım ve kabullenmelerimizi değiştirerek, yeniden kalibre etmek (ayarlama) olmalıdır. İnsan kendini bilmelidir.

 

Hafızalarımızdaki kayıtlara saplanıp kalmamız bizi sabitler. Hangi uyarana ne tepki vereceği belli olan insanlar çok kolay idare edilirler. Süreci sorgulayan, gelişmelere uyumlu ve zaman algısı dengeli kişiler sistemin işine gelmezler. İstenen tepkilere ulaşmak için ortak bir sinyali kullanmak, bireylerle tek tek uğraşmaktan daha pratiktir. Müebbet zihin hapsine mahkûm edilen kitleler ise acıtan anılar ve komplekslerle düzene hizmet ederler.

 

Hayra karşı geliniz.


Yazarın Diğer Yazıları