TEKKEYE TAŞ ÇEKMEK

Esmalardan yansıyan en güzel "Selâm” üzerimize olsun.

 

Bir parkta kendim ve diğer benler oturuyoruz. Sabah saatlerini, havuza inen yapay şelalecik şenlendiriyor. Devr-i daim motorlarını işitemiyoruz suyun ritmik seslenişinden dolayı. Kanı kaynayan gençler kamelyalarda sohbet ediyorlar. Köpeğini gezdiren, iyi giyimli kadın, sosyal medya detoksu yapıyor. Her şey harika gidiyor. Kumrular ve serçeler, çimler ve geçme taş yollardan taşan yabani bitkiler, parkı süslüyor. Yorgunluğumuza bahar iniyor.

 

Her şey olması gerektiğince yaratılıyor (bkz. Âlem-i misâl) ân içre, hain beynim ikna olmuyor!

 

Bir laf çılgınca dönüyor zihnimde. Büyükler demişler: "İnsan hacı olmaz gitmekle Mekke'ye, merkep âlim olmaz taş çekmekle tekkeye.” Ne iyi etmişler fakat neyi kastetmişler. Kendime kızıyorum, otur belediyenin bankında keyfine bak… İlahi fermanı dinlemeyen, benim lafımı mı dinleyecek? Yok, dinlemiyor biteviye bir tartışma başlıyor içimde…

 

Yani bir işin "hakkını vermek” gerekiyor. Kuru kelimeleri gözyaşıyla yıkamak, boş lafları anlamlı işlerle yoğurmak gerekiyor. Parkından dışından geçen arabalar: "… liyakat, liyakat!” diye bağırıyorlar sanki. Geçenlerde okumuştum; devletin en ciddi sorunu, en acil meselesi liyakatmiş. (Ekşi sözlük;2014)Aslında Platon da aynı dertten mustaripmiş, öncülleri ve zaman olarak ardından gelenler de aynı kelimeye takılmışlar: Liyakat!

 

Aynı kaynakta ilginç bir reddiye vardı. Başkalarının başarısını kıskanan bazı aciz insanların mazeretleri şeklinde değerlendiriyordu. Öyle ya ben vali olsam, avamdan biri beni bununla eleştirse acaba ne düşünürdüm? Yahut bir profesör olsam, benim gibi bir maraba da: "Hoca, sen hakederek mi geldin oraya?” dese nasıl cevap verirdim?

 

"Ehm… Bunlar göreceli kavramlar azizim, kime göre neye göre değerlendireceğiz di mi?”

Sözün özü, herkes ait olduğu yerde mi? Üzerine düşen vazifeyi gereğince yapıyor mu?

 

Şu körüklü otobüs şoförü "siyasi yandaş” olduğu için işe alındıysa sorun var. İşe ehil olmayan akrabayı, güvenlik görevlisi yapmakta sorun var. Tüm sınıftakiler Ali'yi severken, sırf babası müdür olduğu için Ayşe'yi başkan yapmakta da sorun var. Sorun büyük…

 

Parçalı bulutlar arasından güneş gülümsüyor. Tomurcuklanan dallarda bir tırtıl ve yeşeren bir yaprakta rayiha… Ölenler yine diriliyor, daha mükemmele eviriliyor. Tabiat annemiz kucak kucak şefkat dağıtıyor. (bkz. Gaia) Okumasını bilene her varlık ayet! Tamam, peki "işin ehline teslim edilmesi” ayet değil mi! Makamı gasp etmek, kul hakkı değil mi?

 

İki dakika kafamı dinleyeyim istedim. İstemez olaydım, ne iflah olmaz, geveze bir et parçası var kafatasımda. Elektrik ve suda yüzen bir organ: zihnimi rahat bırakmıyor ki… Hem bize ne bunlardan, alan ve satan şikâyetçi değilse sorun ne? İşler olacağına varacak sonunda.

 

Hayra karşı geliniz.


Yazarın Diğer Yazıları