Nükleer ve Bağımsızlık

Bu iki kelimenin tahmin ederseniz birbiriyle yakın ilişkisi vardır. Gerçekten bağımsız olan  ve de Dünya’da söz sahibi olmanın ilk adımı olarak nükleer teknoloji ve enerjiyi kullanabilir olmasıdır. Bu bağlamda maalesef İran ve Kore ve  Türkiye’yi kıyasladığımızda maalesef bu güne kadar Türkiye’nin pasif ve korkak politika izlediğini görmekteyiz. Türkiye'de nükleer çalışmalar, nükleer teknolojiye sahip olmayan pek çok Avrupa ülkesiyle eş zamanlı olarak, "Atom enerjisinin barışçı amaçlarla kullanılması" konusunda düzenlenen 1. Cenevre Konferansı'ndan hemen sonra 1955 yılında başlatılmıştır. 1961 yılında, Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi'nde, eğitim ve temel araştırmalar için yararlanılan 1 MW gücünde bir deney reaktörü işletmeye alınmıştır.

Elektrik üretimi amacıyla kurulması tasarlanan nükleer santralla ilgili ilk fizibilite etüdleri 1968 yılında başlatılmıştır. 1972-74 yıllarında yapılabilirlik etüdleri ve yer araştırmaları değişen şartlara göre revize edilmiş, 1976 yılında Silifke'nin batısındaki Akkuyu mevkii ilk kuruluş yeri olarak seçilmiş ve yapılan geniş kapsamlı araştırmalara dayanarak Başbakanlık Atom Enerjisi Komisyonu'ndan yer lisansı alınmıştır. 1976 yılında nükleer santral ihalesi için girişimde bulunuldu ve tekliflerin değerlendirilmesi sonucunda 1977'de ASEAATOM ve STALLAVAL firmala-rı ile sözleşme öncesi görüşmeler başladı ancak 12 Eylül 1979'da görüşmeler çeşitli sebeplerden sonuçlanmadı.

1996'da Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı'nın görevlendirdiği üç danışman ile TEAŞ Nükleer Santraller Dairesi'nden iki elemandan olusan bir komisyon ihâle şartnâmesine son şeklini verdi. 17 Ekim 1996'da Resmî Gazete'de Akkuyu Nükleer Enerji Santrali için ihâle açılmış oldugu ilân edildi. 15 Ekim 1997’de AECL, NPI (Nuclear Power International/Siemens ve Framatome Konsorsiyumu) ve WESTINGHOUSE (Mitsubishi ile birlikte) tekliflerini sundular fakat 2000 senesinde hükümet bu projenin sonuçlandırılmasından ve ülkede nükleer santral kurulmasından vazgeçtiğini açıkladı.


İran’lı nükleer bilimadamlarının İsrail tarafından öldürüldüğü hepimizin malumudur. İran’a vaki ziyaretimde de genetik ve nükleerin bizden çok ileri gittiğini bizzat gözlemledim.
Günümüze geldiğimizde hükümetimizin nükleere önem verdiğini çok iyi biliyoruz. Hodri meydan eğer tam bağımsızsak, milliyetçi isek vede tehditlere aldırmazsak nükleer teknolojileri kurabiliriz. Kurulmasını da bütün kalbimizle destekliyoruz. 2010'daki 71.6 milyar dolarlık dış ticaret açığının 34 milyar dolarla yaklaşık yansı, "net" enerji ithalatından kaynaklandı.


Şunu unutmayalım ki, barışcı amaçlarla nükleeri kullanacağız falan filan hikaye, İsrail ne kadar barışcı amaçla kullanıyorsa bizde o kadar barışcı amaçla kullanmalıyız. Aksini düşünmek istemiyorum boynu büküklüğümüz devam eder, İsrail’i tehditlerimiz ise havada kalır.


Yazarın Diğer Yazıları