Irkçılık ve İslamiyet

Bu iki kavram ne yazık ki Devletimizin güçlü olduğu dönemlerde değil, hep karışıklık ve güçsüzlük dönemlerinde gündeme gelmiştir. Osmanlı’nın yükselme dönemlerini hatırlayın milliyetçilik hep güçlü olan Osmanlı milliyetçiliği lehinedir ama çöküş dönemini hatırlayın o zaman da Türk, Kürt, Arap, Yunan , Sırp vs milliyetçiliği hakim haldedir. Bu ülkede bugünlerde bu kavramların tekrar hararetle tartışılması ve bundan dolayı husumetlerin oluşması, Allah korusun ama yine güçsüzlük ve bölünmeyi çağrıştırmaktadır.
Hiçbir büyük  ırk safkan kalmamıştır, mutlaka zamanla diğer ırk ve kavimlerle karışmıştır ama şahıs ve o ırka mensup şahıslar kendini o ırktan sayıyorsa hiçbir zaman o kişileri senin ırkın yoktur sen o ırktan değilsin diyemeyiz. Mesela ben Türküm veya ben Kürdüm veya ben Arabım diyen o ırktandır, bunu kabul etmeyen hatta bunu kendi siyasi düşünce veya emelleri doğrultusuna kullanarak yalanlayanlar ise büyük bir yanlışlık veya ihanet içindedirler.
İslâmiyet, biyolojik ırk mefhumunu, bir vakıa olarak kabul etmekle birlikte, biyolojik ırkçılığı ve ırk üstünlüğü iddialarını kesin olarak reddeder. Yüce ve mukaddes kitabımız Kur'an-ı Kerim'de belirtildiğine göre, Allah yanında en şerefli olan insanlar, kavimler ve ırklar, takvada, yani en samimi mânâda Allah ve Resulüne hizmet etmede ileri olanlardır. Bu konuda şöyle buyurulur: Ey insanlar, biz, sizleri, bir erkek ile bir kadından yarattık ve sonra birbirinizle tanışasınız diye, sizi şubelere (ırklara, kavimlere) ve kabilelere ayırdık. Şüphesiz ki, Allah yanında en şerefliniz takvada en ileri olanınızdır.
Bizim Devletimiz Türkiye yani Türk ağırlıklı Devlettir ama yaşayanların hepsi Türk değildir, aslında biz birbirimizi yiyeceğimize hep beraber Allahın ipine yapışalım yeniden Büyük İslam Devletimizi kuralım, bölünme senaryoları değil büyük Devlet olma senaryoları kuralım, Türklüğü inkar etmeden önce Amerika ve Siyonizmi inkar edelim.


Yazarın Diğer Yazıları