Düşünce kalıbını değiştirmek elinizde


"İyi ya da kötü diye bir şey yoktur. Biz düşüncelerimizde iyi ve kötüyü yaratırız." SHAKESPEARE

Kaygı; kişinin kısa süreli olarak yaşadığı, kaynağının tam olarak tespit edilemediği, şiddetinin ve süresinin kişiye göre değiştiği, üzüntü, sıkıntı, acizlik gibi duyguların yaşandığı bir duygu durumu olarak tanımlanabilir. Kaygı kaynağı belirsiz bir korku, bulaşıcı bir duygudur.
Kaygı, korkuya benzer bir durum olmakla birlikte sorunun ya da kaynağın belirsizliği, şiddeti ve süresi bakımından farklılaşır. Kişi bunu tanımlarken kötü bir şey olacakmış endişesi, huzursuzluk, yorgunluk gibi belirtilerden, baş ağrısı, nefes darlığı terleme gibi yakınmalara kadar pek çok belirti sergileyebilir.
Bazı kimseler karşılaştıkları her durum ve ortamda kaygılanma eğilimindedirler. Bu kişiler için birisiyle karşılaşmak veya tanışmak, okula veya işyerine gitmek, bir toplantıya katılmak veya alışveriş yapmak kaygı vericidir. Yaşanan bu yaygın kaygıya “genel kaygı” adı verilmektedir. Diğer bir kaygı türü ise sadece belirli durum ve ortamlarda yaşanır. Kaygı uyandırıcı durum ve koşullar ortadan kalktığında bu kaygı da kaybolur. Bu kaygıya “özgül kaygı” denmektedir. Örneğin sınav kaygısı bir özgül kaygıdır ve günümüzde sınavlarından geçmek zorunda olan öğrenciler arasında sık görülür.
Bazı bireyler değerlendirilmeye olumlu bir olay olarak yaklaşabilirler. Birey "başarılı olsam da olmasam da, bu benim için bir tecrübe olacak, kendimi tanıyacağım ve her ne olursa olsun bir şeyler öğreneceğim" şeklinde düşünebilir. Bunun karşıtı olarak "başarısız olursam kimse bana saygı duymayacak, babamın gözünde hiç değerim kalmayacak" biçiminde de düşünebilir. Sınav kaygısı yüksek olan bireyler başka birçok yorum yapmak olası olduğu halde, doğruluğunu sınamadan temel gerçekler gibi kabul etme eğilimindedirler.
Sınav üzerinde düşünme ve kendini olumlu değerlendirme zihinsel performansı arttır. Sınav dışı düşünceler, sınavın var olan ipuçlarını kullanamama, kendine odaklanma eğilimi gösterme ve kendini olumsuz değerlendirme ise performansı geriletir ve sınavı zorlaştırır.
Sınava başlamadan kısa bir süre önce hissedilen duygu hali genellikle heyecandır. Beyin bir süre sonra karşılaşacağı soruları yanıtlayabilmek ve gerekli olan yüksek zihinsel beceriyi yerine getirebilmek için hazırlık aşamasındadır. Önemli olan bu doğal sürecin kaygıya ve paniğe dönüştürülmemesi; algılama, anlama, yorumlama ve hatırlama gibi bilişsel etkinliklerin olumsuz yönde etkilenmemesidir.
Sınava girmeden birkaç saat önce ya da sınav başlamadan kısa bir süre önce herkes heyecanlanır. Bu doğal bir durumdur. Bu heyecan işimize odaklanmak için gereklidir. Bilgisayar nasıl ki belli bir süreci izleyerek açılıyorsa ve bu süreçte bilgisayara herhangi bir müdahale edilemiyorsa, beyninizin de sınav öncesinde benzer sürece ihtiyacı vardır.
Öğrenciler kimi zaman bu doğal süreçten "Eyvah kaygılanıyorum, bildiklerimi unutacağım, şimdi heyecandan elim ayağıma dolaşacak..." gibi düşüncelerle olumsuz yönde etkilenebilmektedirler. Hatta kaygılanmamak için yeni kaygılar üretebilmektedirler. Bu koşullar altında birey etkili ve verimli düşünemediği gibi algılama, anlama ve hatırlama becerilerini de istediği düzeyde kullanamamaktadır. Artık kaygı girdabına giren birey ne yapacağını şaşırmış ve paniklemeye başlamıştır. Panikle birlikte ellerde titreme, kalp atışlarının hızlanması, mide ağrısı, gerginlik vb. fiziksel birtakım belirtiler de ortaya çıkabilmektedir.
Olumsuz duygulardan dolayı kaygı yaşıyorsak, olaylara bakış açımızı gözden geçirmek durumundayız. Yanlış düşüncelerimizi sonuna kadar takip edip, onları düzeltmeliyiz. Daha geniş ve olumlu bir bakış açısı yakalamalıyız.
Kişiliğimizin değerini sınav başarımızın belirleyeceği inancına kapılmışsak kaygı bizi kıskacına almış demektir. Kendimize başarılı-başarısız, , becerikli-beceriksiz, değerli-değersiz gibi toptancı değer yargıları yüklüyorsak, üstelik bunları sınavdaki performansımıza bağlı olarak kazandığımıza inanıyorsak sınav kaygısı ile dolu bir yaşam tarzını seçmişiz demektir. İş bununla da kalmaz, kişilik değeri bir sınavın sonucuna göre elde etme, koruma çabaları kaygının yanı sıra öfke, karamsarlık, kötümserlik, başkalarını ve kendimizi suçlama, kaçma, kaçınma, sahip olduğumuz yetenekleri kullanamama gibi bir sürü başka duygu durumları da gündeme getirilebilir. Aklımızda sürekli “Ya başarılı olamazsam, ya beceremezsem?” sorusu dönüp dolaşacaktır. Bir duyguya kapıldığımızda onu doğuran olayı değiştiremiyorsak, ancak olay hakkındaki düşüncelerimizi değiştirerek duygularımızı değiştirebiliriz. Yani sınav kaygısı yaşıyorsak sınavı ortadan kaldıramayacağınıza göre sınav kaygımızı engellemek için sınav hakkındaki düşünce ve inançlarımızı değiştirmeliyiz. Sonuç olarak, sınav kaygısı, öğrenegeldiğimiz, bize empoze edilen, akılcı ve gerçekçi olmayan bir inanış ya da düşünce kalıbının ürünüdür.
Unutmayın ki bu düşünce kalıbını değiştirmek tamamen bireyin kendisine bağlıdır.


Yazarın Diğer Yazıları