NAATA DAİR İKİ GÜZEL KASİDE BÜRDE VE BÜR’E KASİDELERİ

İki cihan serveri bu geçici hayatımızın en güzel rol modeli Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) e yazılan methiyelere denilen NAAT türünde pek çok şiir kaleme alınmıştır. Bizde en yaygın olanı Süleyman Çelebi'nin halk arasında "Mevlid” olarak bilinen Vesiletu'n-necat adlı eseridir. Adeta bir ibadet anlayışıyla kandil geceleri başta olmak olmak üzere doğum, ölüm, sünnet, evlenme ve askere gönderme gibi pek çok vesile ile okunmaktadır.

Süleyman Çelebi'den önceki yıllarda kaleme alınan ve belki de onun okuyup etkilendiği Bürde ve Bür'e Kasideleri, pek çok araştırmacıya konu olmuş İslam dünyasında tanınan kasidelerdir.

Bürde Kasidesi yani Hırka Kasidesi diye bilinen kaside ünlü Cahiliye şairi Züheyr b. Ebî Sulmâ'nın oğlu Ka'b b. Zuheyr'e aittir. Neden Hırka Kasidesi adı verildiğinin hikayesi şöyledir: Mekke'nin fethine kadar putperest olarak kalan Ka'b b. Zuheyr'in kardeşi Buceyr. Mekke'nin fethinden çok az önce İslâmiyeti kabul eder. Kaʿb, bundan dolayı onu hicveder. Kardeşi Buceyr, kendisine Hz. Peygamber'in İslamiyet'i kabul etmeyen ve ona saldırıda bulunan bütün müşrik şairleri öldüreceğini bildiren bir mektup yollar ve onun tövbe ederek İslâm'a girmesini ister. Bunun üzerine Kaʿb Medine'ye gider ve Hz. Ebûbekir ile buluşur. Hz. Peygamberle görüşme talebini iletir. Hz. Ebûbekir, sabah namazı bitiminde onu Hz. Peygamber'e götürür. Kaʿb korkusundan dolayı sarığını yüzüne dolar. Hz. Ebûbekir, Resulullah'a "Bu adam, İslâm üzere sana biat etmek için geldi.” Resulullah elini uzatınca Kaʿb yüzünü açar ve "Bu sana sığınma makamıdır, ya Resulullah, ben Kaʿb b. Zuheyr'im” der. Ensar daha önce Hz. Peygambere söylediği sözlerden dolayı onu kötülerler. Muhacirler onun Müslüman olup Peygambere inanmasına sevinirler. Hz. Peygamber onu affeder. Bunun üzerine Kaʿb, sonra Kaside-i Burde adı verilen meşhur kasidesini inşad eder. Okunan bu kasideden çok hoşlanan Hz. Peygamber, sonraları Muaviye'nin Kaʿb'ın çocuklarından yirmibin dirheme satın aldığı hırkasını ona hediye etmişti. Muaviye'den sonra halifeler bu hırkayı iki bayramda giyiyordu.  Osmanlı Döneminde Yavuz Sultan Selim tarafından mukaddes emanetler arasında İstanbul'a getirilmiş olup günümüzde Topkapı Sarayında sergilenmektedir.  Kaʿb bu elbiseyi ebedi bir şeref elbisesi olarak giydi ve kasidesine bu sebeple "Kaside-i Burde” adı verildi. Peygamberimizin etkilenip kalkıp hırkasını hediye ettiği mısralar şunlardır:

Allah'ın Resulü'nün beni tehdit ettiğini öğrendim; affetmek Allah'ın Resulü'nden umulur.

İçi öğütler ve gerçeklerle dolu Kur'an'ı sana armağan eden Allah için ver bana bir savunma mühleti.

Benimle ilgili laf taşıyanların sözüne inanma; hakkımda birçok şey söylenmiş olmasına rağmen ben bir günah işlemedim.

Resul ışığına muhtaç olduğumuz bir nurdur, kınından çıkarılmış Allah'ın kılıçlarından bir kılıçtır

Kaʿb b. Züheyr'in Kaside-i Bürde'si çoğu kez halk arasında İmam Busiri'ye ait Kaside-i Bür'e/Bürde karıştırılır. Şifa niyetiyle okunan kaside, Bür'e Kasidesidir. Bizde daha çok tanınan kaside Bür'e kasidesidir. İmam-ı Bûsîrî Mısır'da Dilas civarında doğdu. Eyyübiler tarafından kurulan Memlukluler İmparatorluğu (1357-1517) zamanında yaşamış bir Arap şairidir. Zamanında ordu ve saray dili Türkçe idi. Biblis'te oturan el-Busiri, sufi Ebu'l-ʿAbbâs el-Marsini'den ders almıştır. En önemli kasidesi Kaside-i Burde'dir. Kimi kaynaklarda muhtemelen Kaʿb b. Zuheyr'in kasidesinden ayırmak için Kaside-i Bur'e olarak tanımlanmıştır. Rivayete göre, şairin bu kasideyi felçli halde söylediği ve sonra rüyasında Hz. Muhammed'e okuduğu, Peygamberin de sırtından hırkasını çıkartarak el-Busiri'nin omuzuna bıraktığı ve eliyle onu sıvazladığı, el-Busiri uyandığı zaman kendisini iyileşmiş bulduğu rivayet edilir. Sabah evden çıktığı zaman bir fakire rastlamış ve fakir ona ey efendim, Hz. Peygamberi methettiğin kasideyi bana vermeni istiyorum demiştir. el-Busiri, hangi kasideyi istiyorsun diye sorunca, Busiri'nin rüyasında söylemiş olduğu kasidenin 1.beytini söylemeye başlayan fakir adama Busiri kasidesini vermiş, böylece halk arasında yayılmıştır. Bu adla adlandırılmasının sebebini Kâtip Çelebi şöyle açıklar: Sadeddin el-Fariki, bir gün göz iltihabına yakalanmış, bu yüzden kör olmaya başlamış, rüyasında birisinin, es-Sahib Bahaaddin'e git ondan Burde (hırka) yi al gözlerine sür, Allahın izniyle iyileşirsin dedi. Kalkıp es-Sahib'e gitti ve ona rüyasını anlattı. es-Sahib, bende hırka yok ama Hz. Muhammed'e yazılmış bir methiye var diyerek, ona el-Busiri'nin kasidesini okudu ve kasideyi verdi. el-Fariki bunu gözlerine koydu ve hastalığı iyileşti. Bu kasideye daha sonra halk arasında hastalıkları, özellikle felci iyileştirdiğinde dolayı Kaside-i Bür'e denmeye başlanmıştır. Birçok şerhi vardır. Yabancı dillere çevrilmiştir. Kasidenin baş kısmında yer alan beyitler şunlardır:

"Selem'deki yâranlarını-dostlarını mı hatırladın da,

Gözünden akan gözyaşına kanını katıp karıştırmaktasın?

Kanlı gözyaşı dökmektesin!

Yoksa o şerefli şehir Medine-yi Münevvere tarafından bir rüzgâr mı esti?

Yoksa zifiri karanlık içindeyken İzam Dağı'ndan bir şimşek mi çaktı geçti?

Gözlerine ne oldu böyle ki "ağlama artık!” dedikçe coşuyor.

Gönlüne ne oldu böyle ki "yapma artık!” dedikçe gamı tasası artıyor…

Gönülden bağlanıp, çok sevip özleyen âşık zanneder mi ki muhabbet hiç gizli kalır!

Âşığın kafa ve kalbi arsındaki bu fıtrî tertib ve alevlenme oldukça…

Aşkın olmasaydı sevdiklerin izlerine kanlı gözyaşı dökmez el-Ban ve el-Alem'i anmakla sabahlamazdın.

Artık bundan böyle aşkı nasıl inkâr edebilirsin ki,

Yüzündeki zâhirî sakem ve özündeki-gözündeki bâtınî kanlı gözyaşın, aşkın şahidi ve senin için bir değer yargısı kıymeti iken?”

Rabbim böylesi iki şaire verdiği Peygamber aşkını cümlemize versin. O'nun yolunda aşkı ilahiyle dolu bir hayat nasip eylesin. Amin…


Yazarın Diğer Yazıları