Kaplıca Tedavisi Ve Faydaları

Gelişmekte olan toplumlarda yaşlıların yaşam kalitesini korumak,  kısıtlılık oranlarını düşürmek ve yaşlılıkta belirginleşen sağlık sorunlarıyla başa çıkmak önemli bir gereklilik haline gelmiştir. Kaplıca tedavisinin de çok eski zamanlardan beri romatizmal ağrılara iyi geldiği tüm dünyada bilinmektedir. Günümüzde kaplıcalar tedavi edici, koruyucu ve rehabilitasyon amaçlı kullanılmaktadır.
Kaplıca tedavisinde; kaplıca suyu ve tedavinin özellikleri ile sosyal çevrenin değişimi insanda birçok sistemi harekete geçirmektedir. Kaplıca suyunun sıcaklığı analjezik ve kas gevşetici özellikleri ile kas iskelet sistemi hastalıklarının tedavisinde önemli yarar sağlamaktadır. Sıcaklık sayesinde yumuşak dokuların uzama kabiliyeti artar ve eklem kısıtlılıkları çözülebilir. Suyun kaldırma kuvveti insan vücudunu yer çekimi etkisinden kurtardığı için hareketlerin daha kolay yapılmasına imkan verir. Bu nedenle kas kuvvetsizliklerinde ve ağrı nedeni ile eklem hareketlerinin kısıtlandığı durumlarda tedavi edici egzersizlerin daha rahat yapılmasına imkan verir.
Kaplıca tedavisi uygulanan suların doğal kaynaktan gelen termal mineralli sular olması gerekir ve su sıcaklığı en az 20 derece ve mineral içeriği de 1 gr/litre olmalıdır. Kaplıcada gerçekleştirilen tedavi, uygulanmakta olan diğer tedavi yöntemlerine oldukça katkı sağlar. Özellikle yaşlılıkta sık karşılaşılan sıkıntı ve hastalıklarda kaplıca kürü, tamamlayıcı bir tedavi yöntemi olarak uygulanır.
Kaplıca uygulamaları en çok; kas problemleri, kireçlenmeler, fibromiyalji sendromu (kas romatizması), ankilozan spondilit ve diğer romatizmal hastalıklar (alevlenme dönemleri hariç) ile bel ve boyun ağrılarının tedavisinde kullanılır. Tedavide amaç vücut direncini artırma ve genel durumu düzeltmenin yanı sıra hastanın şikayetlerini azaltmak; hastalık bulgularını ortadan kaldırmak; kalıcı hasarları önlemek; kan dolaşımında, solunum hızında, iç organ işlevlerinde ve vücut ısısında artma-terleme, bozulmuş hormonal ve sinirsel dengelerde ve genel durumda düzelme, ağrılarda azalma, kas spazmlarında çözülme, eklem ve kaslardaki kalıcı hasarları önleme; hareket kapasitesini arttırmak ve psikolojik rahatlama sağlamaktır.
Yaşlılıkla birlikte olan birçok kronik rahatsızlıkta, örneğin hipertansiyon, koroner kalp hastalığı, şeker hastalığı, kronik akciğer hastalığı gibi durumlarda kaplıca kürlerinin olumlu etkileri kanıtlanmıştır. Kaplıca tedavisi bir uyum tedavisi olduğu için, ileri yaşlarda yani 75 yaş ve üzerindeki kişiler bazen bu uyumda zorlanabilir. Onlara 40 derecenin üzerindeki sıcaklığın uygulanmaması gerekir. Ayrıca, enfeksiyonlarda,  hastalıkların alevlenme dönemlerinde, ateşli hastalıklarda, kanama ile seyreden hastalıklarda,  organ yetersizliklerinde (örneğin kalp, böbrek, karaciğer gibi organların yetersizliklerinde), aktif tümör varlığında, aktif ülser olgularında kaplıca tedavisi uygun değildir.
Kaplıca merkezlerinde fizik tedavi uygulamaları, hem yurt dışında hem de yurt içinde yapılmaktadır. Kaplıca suyu ile kas ve eklem, yapılan egzersize daha iyi cevap vermekte ve özellikle rehabilitasyonda çok iyi sonuçlar alınmaktadır. Egzersiz, traksiyon gibi diğer tüm fizik tedavi alanları kaplıca tedavisi ile birlikte uygulanabilir. Uygulamada hastanın kontrolü ve programın, hastanın durumu göz önüne alınarak planlanması çok önemlidir.
KİREÇLENME TEDAVİSİNDE
KAPLICANIN ÖNEMİ
 Kireçlenme, romatizmal hastalıklar arasında en sık görülenlerdir. Bu nedenle kaplıca tedavisi görenlerin çoğunluğunu bu hastalar oluşturur. Kireçlenmeli hastalarda tedavi, banyo kürleri, lokal veya genel çamur uygulamaları şeklinde yapılabilir. Bu amaçla kullanılan su ve çamurların sıcaklık etkileri yanı sıra bileşimlerinde bulunan organik ve inorganik maddelerin etkileri de önemli rol oynar. Banyo tedavisinde, özellikle derin etkili çamur uygulamalarında deri altında 1.7 derece ve genel vücut sıcaklığında ortalama 0-6 derece artış görülebilir. Sıcaklık kan dolaşımını, özellikle derinin kapiller ve lenf dolaşımını uyarır. Kireçlenmenin oluşum mekanizmasında rol oynayan faktörlerin etkisi ile kıkırdak, streslere karşı direncini yitirmektedir. Bileşiminde kükürt bulunan mineralli sular ve çamurlarla yapılan uygulamalarda, kükürdün deri ve içme kürlerinde sindirim sistemi yolu ile organizmaya girdiği ve kıkırdak yıkımını belli ölçülerde önlediği, dolayısıyla kireçlenmenin ilerleyişini azalttığı görülmüştür.


Yazarın Diğer Yazıları