Elimizi Taşın Altına Sokalım mı?

Şimdi moda oldu, her ağzını açan ülkemiz belli bir süreçten geçiyor diyor yani ülke sıkıntılı bir dönemden geçiyor herkes ona göre davransın ve ona göre konuşsun diyor. Diyor da ülkemiz ne zaman sıkıntısız bir dönem geçirdi ki, ülkenin dünü de bu günüde biraz az biraz çok sıkıntılı ve korkarım yarınında da sıkıntılar olacaktır zira içinde bulunduğumuz çağın gereği dünyanın her köşesinde istenmeyen üzüntü ve sıkıntılar yaşanıyor.
27 bayraklı şu Avrupa'ya bir bakın, dünün devleri bu gün eski havalarında değiller, bir taraftan ekonomi, bir tarafta işsizlik, diğer tarafta sosyal patlamalar veya bu patlamaların yansımaları en huzurlu bilinen ülkeleri bile etkiliyor hatta ülkesine göre yaralıyor. Ancak bilinen bir şeyler var ki tabiri caizse kuyruklar dik tutulmaya çalışılıyor, örneği en yakınımızdaki Yunanistan bunun en bariz örneği.


Ülkeler sadece parasal sarsıntılar mı geçiriyor kesinlikle hayır, pek çok ülke aynen bizim gibi terör belası ve bu belanın defedilmesiyle uğraşıyor, uğraşıyor ancak bu uğraş çok da ucuza mal olmuyor, bir haylide maddi ve manevi alanlarda pahalıya patlıyor. Pekiyi acaba ülkemizde neler oluyor biz birazda ona dönelim, diğer ülkelerden bize yansımalarda çok önemli ancak biz yinede bugün içeride yaşadıklarımıza bakalım.
Otuz yıl öncelere gidecek olursak yer altında başlayan bir anti hareket yavaş, yavaş yer üstüne çıktı ve adını net olarak koydu ve herkes neler oluyor bir nebze anlasa da, bir rüzgâr gibi gelir geçer diye düşündü. İşte bu düşüncedir ki bu gün devlete karşı bayrak açanlar ve pazarlıklarla su yüzüne çıkanlar, huzursuzluk yaratanlarla karşı karşıya kalındı. Ne yazık ki bir zamanların ihmalini veya yanlışlarını otuz senedir çok pahalıya ödeyerek geldi şimdide misli, misli pahalı ödemeye devam ediyoruz.


Şöyle bir etrafımıza bakalım veya etrafa kulak verelim bu ülke bir zamanlar siyasi fikirlerde bir bölünme yaşadı, şimdide bir başka nedenlerle bölünmenin endişelerini tartışıyor, tartışırken de adeta bunu yaşıyor. Elbette Türk ulusu bir bütündür, bölünmez bölünemez, kimsenin gücünün yetmeyeceğini biliyoruz ancak tartışılması bile bir şeyleri alıp götürmeye, sıkıntı vermeye yetip artıyor.


Artık çekilmez duruma gelen, daha çok zarar vermeye başlayan yıllardır devam eden zorluklar ve sıkıntıların giderilmesi için hükümetin çare olarak ortaya koyduğu barış sürecini yaşıyoruz ilk bakışta işte bu, son etkili çarede bu diyorsunuz. Zira barışı kim istemez, kim kan dökülsün kim şehit gelsin, kim analar ağlamaya devam etsin diyebilir ki, böyle bir şeyin söz konusu bile edilmesi en hafifinden alçaklıktır bu ülkede yaşayan hiçbir ferde yakışmaz.
Aslında şu barış sözü de bana enterasan geliyor ve kendi kendime soruyorum kiminle ve niçin barışacağız, adeta ülkeler arası bir savaş sonrası gibi. Şimdi aslında gerek yoktu ama akillerde devredeyken bu millet vatan için, millet için, çoluk çocuğunun, torununun geleceği için elini uzatacaktır ama kime, hangi rahatlıkla ve kafalarda bir soru karşıdaki ne kadar iyi niyetli, dünü zulüm ve zalimlik olanlar uzanan eli samimi olarak mı sıkacaklar.


Bu topraklarda yaşayanların bir tek ferdinin dahi bu ülkeye zarar vereceğini, kişisel çıkarları ve geleceği için halkımızı sıkıntıya ülkeyi riske sokacağını asla düşünmüyorum, hükümete elimizi uzatarak, eğer huzur gelecekse, bundan böyle analar ağlamayacaksa, ülkemin insanı yarınından emin olarak yatağına girecekse, şehitlerimizin cenazeleri yüreğimizi parçalamayacaksa sizlerde buna inanıyorsanız. Bizde elimizi taşın altına sokuyoruz diyelim sağlıklı ve hoşça kalın.


Yazarın Diğer Yazıları