Karpuz Kabak Kokarsa

Mevsiminde sofralarımızdan hiç eksik etmediğimiz, büyük bir zevk ve iştahla yediğimiz kokusuna bayıldığımız, tadına doyamadığımız karpuz son birkaç senedir özelliklede bu sene eski tadını ve kokusunu kaybederek artık kabak tadında ve kabak gibi de kokmaya başladı. Sofralarımızın vazgeçilmezi, salatalarımızın olmazsa olmazı, çok ötelerden mis gibi kokusunu aldığımız salatalığı hiç sormayın.
Karpuzda kaybolan koku gibi salatalıkta da o çok uzaklardan aldığımız kokusu kalmamış tat ve zevk vermeyen bir koku hâkim olmuş ve ne hikmettir bilinmez buzdolaplarına on santim olarak koyduğunuz salatalığı ikinci gün on üç santim olarak çıkarıyorsunuz, çileği hiç sormayın. Sadece kırmızı rengi kalmış o güzelim kendine has kokusu kaybolmuş şekli bozulmuş.
Sofralarımızın temellisi, mutfakların olmazsa olmazı, yemeklerimizin rengi, kokusu adeta midelerimizin ilacı, mutfakta, yemeklerde kadınımızın en büyük yardımcısı, domatese ne derseniz artık o güzelim lezzetin de tadı tuzu kalmadı. İçi beni dışı seni yakıyor, manavda kırmızı eve geliyorsunuz içi bembeyaz, hani nerede o bir elimizde kıpkırmızı domates ve diğer elimizde tuzla iştah kabarttığımız günler.
Nedendir bilinmez ama bizler yiyeceklerimiz, içeceklerimiz ve diğer insani ihtiyaçlarımız düşüncelerimiz, bazı inanışlarımızla toptan değiştik ve değişmeye devam ediyoruz meyve sebze ve diğerleriyle bizler adeta yarışıyoruz. Sen daha çok, ben daha az dercesine inat ile değişiyor veya değişime ayak uyduruyoruz, öyle bir değişim ki artık kapı komşularımızı hısım, akrabalarımızı tanımıyoruz.  
Arkadaşlık, dostluk hatta kardeşlik duyguları hasara uğramış, değerler değişmiş her şeyin değeri parayla ölçülür olmuş yani çok korkunç bir şey ki değer ölçümüz maddiyat olmuş her şey bir tarafa konmuş en itibarlı insan paralı insan olmuş. Paran varsa itibarında var ne yaptığın, nerden kazandığın önemli değil, insani değerler artık ölçü olmaktan çıkmış ölçü para olmuş                    
Saygı sevgi dersen tatile çıkmışlar ama dönüp dönmeyecekleri pek belli değil, bu gidişle döneceğe de benzemiyorlar, evlilikler patır, patır dökülüyor, 7 senelik evliliklere vay be ne kadar uzun diye hayret ediliyor, 48 -50 senelik evlilikler dikkate alınmadan evlilikler basit kurallara ve uzun olmayan zamanlara bağlanıyor. Aile bağlarımız her şeye rağmen koparılıyor.
Gerek hükümetlerin gerekse çeşitli kurumların aldığı siyasi, sosyal, ekonomik hatta dini tedbirlere ve verilen öğütlere rağmen insani bağların hasarları devam ediyor, milli hatta manevi değerlere bakış açıları değişiyor yani yukarıda da bahsettiğimiz değişim sadece yiyecek içeceklerde değil, yaşayanlarda da hızını kaybetmeden devam ediyor, görünüşe bakılırsa süreç devam edecek.
Din, iman, İnsan hakları, kul hakkı, dendiğinde yerinde duramayanlar, ayağa kalkıp fetva verenlerin, vatan, millet, Sakarya diyenlerin ağızlarından çıkanla icraatlarının hiç de öyle ağızlarından çıktığı gibi olmadığını, sahte tavırlar olduğunu görüyoruz, görüyor, üzülüyor daha nelerle karşılaşacağız diye bekliyoruz.
İnanılmaz bir şey ki birilerinin birilerine yaranmak için yapmadığı cambazlık kalmıyor ve çok özel değerleri kişisel amaçlarına ve bakış açısına hiç acımadan ve sıkılmadan kurban ediyor ve attığı taklaların kimse farkında değil zannediyor. Aslında biliyor ki yaptığı hiç doğru ve kabul edilir değil ama dedik ya bir değişim yaşanıyor bu değişime oda ayağını uyduruyor hatta belki de bazılarının elinde değil.
Bütün bunlar neden, niçin dendiğinde işin bahanesi hazır, efendim modern dünya şartları ve gelişen teknoloji, teknolojinin dayatmaları deniyor, bazı şeylerde çağdaş dünya şartları mecburiyetleri kabul edilebilse de, genelde dünya şartlarını ve teknolojinin insanları zorla geçmişinden, geleneğinden, insani duygularından ve kökeninden kopardığı asla doğru ve kabul edilir değildir. Netice itibariyle karpuzlar kabak gibi kokarsa olacağı budur Konuya devam edeceğiz sağlıklı ve hoşça kalın.     
 


Yazarın Diğer Yazıları