Kıskananlar çatlasın! Bu iki ülkenin yıldızı parlıyor
En son 7 yıl önce geldiğim Bakü, geçen süre içerisinde beni oldukça şaşırtan bir gelişme göstermiş. Hiç bir dakikasında kendimizi yalnız hissetmediğimiz Azerbaycan'da anlamlı etkinliklerle dolu organizasyonun sonunda yurda mutlu döndük.
Türkiye Basın Federasyonu tarafından düzenlenen Türkiye-Azerbaycan Kardeşlik Formu'nda Türkiye'nin önde gelen medya mensuplarıyla birlikte Bakü'de gerçekleştirdiğimiz temaslarda, Azerbaycan'daki dönüşümün tüm boyutlarını doğrudan gözlemledik.
Bakü, son yıllarda şehir planlaması, altyapı yatırımları, mimari, kent mobilyaları, yeşil doku ve kültürel kimlik inşası alanlarında farkındalık oluşturan adımlar atmış. Şehir; mimarisiyle, modern ulaşım ağlarıyla, kültür merkezleriyle, estetik düzenlemeleriyle yalnızca bir başkent değil; aynı zamanda küresel vizyonu olan bir metropol karakteri kazanmış. 2020'deki İkinci Karabağ Savaşından sonra Azerbaycan toplumu daha öz güvenli, daha birleşik ve daha gelecek odaklı bir psikolojik iklim geliştirmiş. Yeni bir sayfa açılmış zaferden sonra… Artık bu sayfaya kendi zafer ve başarılarını yazmak istiyor Azerbaycanlılar… Olabildiğince özgür, olabildiğince özgün…
Azerbaycan halkı ve devleti, savaşta elde ettiği kazanımları yalnızca cepheyle sınırlı tutmak istemiyor. Kazanımlarını masada da kalıcı kılmak için güçlü bir diplomatik hamle başlatmış. Bir taraftan 30 yıl sonra işgalden kurtardığı öz topraklarına devasa yatırımlar yaparken diğer taraftan uluslararası diplomasi arenasında geleceğin büyük Azerbaycan'ına ulaşacak güvenli yola sağlam taşlar döşüyor. Şüphesiz tuzaklarla dolu bu diplomasi yolculuğunda Zengezur Koridoru kritik bir öneme sahip. Bu koridor, Azerbaycan dış ilişkiler stratejisinin merkezinde yer alıyor. Türk dünyasını birbirine bağlayacak bu koridor bölge ülkeleri için hayati öneme sahip. Azerbaycan için ise bundan da öte…
Karabağ Zaferi bölge dengelerini 180 derece değiştirmiş durumda. Zafer sonrasında artık birçok şey eskisi gibi değil.
Bilindiği gibi; bu süreçte Türkiye, kendine yakışır şekilde Azerbaycan'ın yanında kararlı bir şekilde durdu. İki ülke arasında askeri alanda başlayan iş birliği; medya, ekonomi, eğitim, kültür ve diplomasi gibi birçok alana yayıldı. "İki devlet, bir millet” ilkesi, bu dönemde gerçek anlamda hayata geçti. Ortak projeler, eşgüdümlü söylemler ve birbirini tamamlayan diplomatik pozisyonlar, Türkiye-Azerbaycan ilişkilerini bir üst seviyeye taşıdı.
Ziyaretimiz sırasında Türkiye'nin Azerbaycan Büyükelçisi Prof. Dr. Birol Akgün hoca ile bir araya geldik. Sayın Akgün, yalnızca akademik birikimini diplomasiye taşıyan bir isim değil. Akgün, aynı zamanda sahada yüksek temsil gücüne sahip bir büyükelçi olarak dikkat çekiyor. 15 yıl kadar Konya üniversitelerinde akademisyen olarak görev yapan Akgün hocayla hasret de giderdik. Konya'ya özel selamlarını gönderdi. Büyükelçilikte başarı ile yürütülen çalışmalar, Azerbaycan kamuoyundaki Türkiye algısını güçlendiriyor. Bakü Büyükelçiliği kurulduğu günden beriki en yoğun dönemini yaşıyor. Büyükelçi Akgün; hiçbir çağrı yapmadıkları halde 15 Temmuz gecesi yüzlerce Azerbaycanlının Büyükelçilik önünde toplanarak kutlama yaptığını söyledi ve ekledi: "15 Temmuz'da burası Türkiye'den farksızdı.” Basın Müşaviri Dr. A. Cihangir İşbilir özel sohbette Azerbaycan'da son zamanlarda yoğunluk trafiğine ayak uydurmada güçlük çektiklerini, ancak iki ülke arasında hızlanan olumlu gelişmelerden mutluluk duyduklarını söyledi.
Görüşmelerimizde dikkatimizi çeken bir diğer konu da Azerbaycan halkının savaş sürecinde kimin gerçek dost, kimin düşman olduğunu net şekilde görmüş olması. Azerbaycan,dost bildiği iki komşusuna ciddi mesafe koymuş durumda. Türkiye'nin bu süreçte gösterdiği destek, halk nezdinde derin bir karşılık bulmuş. Bu durum, sadece geçmişin değerlendirilmesi değil, geleceğin nasıl şekilleneceği konusunda da stratejik bir yön tayin ediyor.
Ziyaretimiz kapsamında Azerbaycan milletvekili Tenzile Rüstemhanlı ile de kapsamlı bir görüşme gerçekleştirdik. Türk Evi'nde yapılan toplantıda, Türk dünyasının mevcut konumunu ve geleceğe yönelik vizyonunu değerlendirdik. Bu görüşmeler, sadece bir misafirperverlik örneği değil, aynı zamanda stratejik ortaklık zemininin sahaya yansıyan bir göstergesi olarak da değerlendirilebilir. Rüstemhanlı iki kardeş topluluğun birlik ve beraberliği için olağanüstü bir çaba gösteriyor.
Azerbaycan, zaferden sonra bölgesel denklemde artık yalnızca denge unsuru değil, dengeyi belirleyen bir aktör hâline gelmiş. Süreçte Türkiye ile Azerbaycan arasında sağlanan stratejik işbirliği bölge sınırlarını aşan bir sinerjiye dönüşmüş. Bunun oluşmasında iki ülke liderinin büyük emeği var. Erdoğan ve Aliyev dünyada benzeri olmayan bir kardeşlik örneği sergiliyor.
Karabağ zaferiyle başlayan yeni dönem, doğru yönetildiği takdirde Türk dünyasının jeopolitik gücünü hatırı sayılır oranda artırma potansiyeline sahip.
Sonuç olarak, Azerbaycan ve Türkiye arasındaki stratejik ortaklığın, sadece iki ülkenin değil, bölgesel barış ve istikrarın geleceğini şekillendirecek güçlü bir mimariye dönüştüğü söylenebilir. Bu ortaklık, artık sloganlardan ibaret değil; sahada, masada ve halkın gönlünde karşılık bulan bir gerçeklik.
İki ülke medyasının kaynaşmasına da vesile olan Türkiye-Azerbaycan Kardeşlik Formu'nun Türkiye mimarı Sinan Burhan ile Azerbaycan mimarı Agil Alesger'i kutluyorum. Güzel işler yapıyorlar.
Yazarın Diğer Yazıları