DOLAR
40,24
EURO
46,65
STERLİN
53,96
GRAM
4.295,67
ÇEYREK
7.064,45
YARIM ALTIN
14.129,91
CUMHURİYET ALTINI
28.128,58

Devletsizlerin Sinsi İhaneti

Devletsizliğin ne demek olduğunu; vatansız kalmanın nasıl bir şey olduğunu, bunu yaşamayan, görmeyen anlayamaz. Suriye savaşının ikinci yılında, Konya'daki iş insanları ve sivil toplum kuruluşlarının desteğiyle yaklaşık 10 tır dolusu gıda, giysi ve çadırı sınır bölgesine ulaştırdık. Orada, İHH, Ayder ve Hüdayi Vakfı çadır kentlerde, öncelikle yetim ve yetim aileleri tespit etme gayretindeydiler. Dışarıdan bakan biri her çadırı aynı görür; ama biz orada öğrendik ki muhtaçlığın da muhtaçlığı varmış.

İHH Konya Temsilcisi Hidayet Yılmaz ağabeyle birlikte bölgeye gitmiştik. Güneşin altında tek tek çadırları gezip, yardımları doğrudan yetim ailelere ulaştırıyorduk. Atme, Şuheda ve Bab-el Hava kamplarındaki manzara yürek yakıyordu. Ama en çok da çocukların, yetimlerin bir saniyelik tebessümü bize moral oluyordu.

Bir gece, karanlık çökmüşken son çadırları kontrol ediyorduk. Altı ay önce gelen bir ailenin çadırına vardık. Üç yetim ve iki yaşlı vardı. Yardım malzemesini teslim edecektik ki, çadırdan fırlayan annenin haykırışı bizi donakaldı:

"Bize gıda değil, silah lazım! Mermi lazım! Güvenliğimiz yok, her gece ölmemek için dua ediyoruz. Bizim artık vatanımız yok, bizi koruyacak devletimiz yok!”

Bu sözlerle birlikte çadırlardan insanlar dışarı çıktı, sessizlik çöktü. Söylenecek söz yoktu. Yardım kolilerini çadırın önüne bırakıp sessizce ayrıldık. İşte o an, devletin ne olduğunu iliklerimize kadar hissettik.

Bu duygu, 15 Temmuz gecesi tekrar içimize çöreklendi. FETÖ'nün hain darbe girişimiyle ülkemizin, halkın iradesiyle nasıl bir uçurumdan döndüğüne şahit olduk. O gece, binlerce insanla birlikte AK Parti İl Binası'ndan şehir merkezine yürüdük. Kimi balkonlardan Türk bayrakları sallıyor, kimi sinsice grubu dağıtmaya çalışıyordu. Biz ise devletimizin yanında dimdik duruyorduk.

İl Jandarma önünde sabaha kadar nöbet tuttuk. Polis "sizin varlığınız tüm tedbirlerden daha kıymetli" diyordu. O gece halk, devleti kendi elleriyle tekrar ait olduğu yere koydu. Yüzlerce şehit verildi ama vatan teslim edilmedi.

15 Temmuz sadece bir askeri kalkışma mıydı? Elbette hayır. Bu yapının kökü çok daha derindeydi. FETÖ'nün sivil ayağı hâlâ tam anlamıyla sorgulanmadı. En acısı da dönemin CHP Genel Başkan Yardımcısı Özgür Özel'in o günlerde "Bize ne telefonlar geldi; 'Genel başkanınıza haber verin, efendim Atatürkçü subaylar da bu darbeyi destekliyor...” itirafıydı. Ne hikmetse bu sözler hâlâ bir soruşturmaya konu olmadı, tartışılmadı.

Bugün hâlâ, kılıç çekip devlete kafa tutan bazı subayların, İstanbul ve Ankara gibi büyükşehir belediyelerinde işe alındığını görüyoruz. Bu zihniyetin kamu kaynaklarıyla desteklenmesi, ülkenin damarlarına zehir enjekte etmekten farksızdır.

15 Temmuz halkın "Allah birdir, devlet bizimdir” diyerek meydanlara koştuğu gündür. Ama hâlâ bir soru duruyor: FETÖ'ye siyasi ve bürokratik destek verenler hakkında neden harekete geçilmiyor? Özgür Özel'in "bizimkiler” dediği isimler kimler?

Bu millet bir daha devletsiz, vatansız kalmasın istiyorsak; devlete düşman tüm yapılar, ister FETÖ, ister KETÖ, ister başka bir maskeyle gelsin; sıfır toleransla karşılanmalıdır. Yoksa bir gün, yine bir çadırda bir annenin "Bize silah lazım!, bize devlet lazım” haykırışını kendi yakınlarımızda bulabiliriz.

Ve unutmayın…
Huylu huyundan vazgeçmez.

 

 


Yazarın Diğer Yazıları