DOLAR
41,53
EURO
48,71
STERLİN
56,02
GRAM
5.152,06
ÇEYREK
8.470,27
YARIM ALTIN
16.903,54
CUMHURİYET ALTINI
33.643,49

Ümmetin Yetimliği, İçimizdeki Düşmanlar ve Büyük Oyun

Şanlı tarihimizden bugüne, İslam dünyasının içine düştüğü bu acı durumu düşündükçe yüreğimiz sızlıyor. Bir zamanlar tek bir vücut gibi birbirine bağlı olan Ümmet-i Muhammed'in o sağlam yapısı, bugün maalesef temellerinden sarsılıyor. Peki, bu büyük binayı yıkan, Müslüman halkları birbirine düşman eden fitne rüzgârları nereden girdi?

Bu ayrılığın arkasında asırlık bir oyun, bilinçli bir proje var. Ümmet birliğini yıkmayı hedefleyen bütün küfür ve fitne ideolojilerinin kaynağı, Selanikli eğitimci Şimon Zvi (Şemsi Efendi), Hahambaşı Hayim Nahum ve asıl ismi Moiz Kohen olan Tekin Alp gibi isimlerin çabalarıyla bu topraklara taşınan Siyonist bir projedir. Onlar, bu milleti manevi köklerinden koparan laik sistemin mimarları olarak fitnenin ilk tohumlarını ekmişlerdir.

Bu planlı saldırının sonuçlarını bugün her alanda görüyoruz. Nüfusunun neredeyse tamamı Müslüman olan bu ülkede, en büyük televizyon kanalları neden bizim değerlerimizi yansıtmıyor? Gençlerimizin zihinlerini şekillendiren spor kulüplerinin başına, sık sık İslam'a ve Müslümanlara düşmanlık eden birileri nasıl gelebiliyor?

Müslüman iş adamlarımız, bu önemli alanlara el atmak için daha neyi bekliyor? Medyada ve sporda adeta bir azınlık gibi kalmamız, bu büyük oyunun bir sonucu değil midir?
Bu acı gidişin bir de içimize bakan, bizden kaynaklanan acı bir yönü var. Evet, onlar bizi bin parçaya ayırmak istedi, istemeye de devam ediyorlar. Ama en acısı, bizim de bu oyuna kolayca gelmemizdir. Kimse "benim bunda payım yok" demesin. Parti liderini, cemaat şeyhini veya hemşehrini kör bir taraftarlıkla başkalarına dayattığın gün, Ümmet'in birliğine sen de darbe vuranlardansın.

Günümüzün en büyük sorunu, şüphesiz, 1924'ten beri Müslümanların, kendisine bağlanıp itaat etmesi gereken bir liderden, bir halifeden yoksun olmasıdır. Bu başsızlık, Siyonistlerin ve onların yerli işbirlikçilerinin işini oldukça kolaylaştırmıştır.

Bütün derdi caminin hoparlörü, kaloriferi, kliması veya halısı olanlar, dinin ruhunu nasıl boşalttıklarının farkına varmıyorlar. Camilerimiz, gençlere yol gösterecek, onlara maneviyat aşılayacak merkezler olması gerekirken, kapısına kilit vurulmuş binalara dönmüştür. Hangi camimizde bir tas çorba kaynıyor, hangisinde dertli bir gencin içini ısıtacak bir bardak çay ikram ediliyor? Üç beş halıyı korumak için Allah'ın evine kilit vuran zihniyet, bu dine en büyük kötülüğü yapmaktadır. Bırakın bu ülkenin çocukları heyecanla, sevinçle camilere, cami etraflarına koşsun. Camiler hayatımızın, yarınlarımızın merkezleri konumuna geri dönsün.

Dini imanı para olan din sömürücüsü haşarat! Bu milletin en temiz duygularını, en samimi niyetlerini kendi çıkarları için kullanan din tüccarları, bu ülkeye en büyük zararı vermektedir. Bu hakikati de bir kenara not edin. Halis din adamlarını bulun. Onlarla birlikte yürüyün. Dininizi sağlam kalemlerden, kaynaklardan öğrenin. Öğrenin ki bu din tüccarları artık yaşayacak alan bulamasınlar.

Sivil toplum kuruluşları… Bu kuruluşlar, siyasetçilerin emirlerini yerine getireceğiniz, ticari ilişkilerinizi geliştireceğiniz veya milletvekilliğine atlayacağınız yerler değildir. İslam'a ve millete hizmet etmesi gereken bu makamları işgal edip, hiçbir hizmet üretmeden oturan kişi, hain değil de nedir? Bu görevleri layıkıyla yapmamak, hem sizin hem de size sessiz kalanların ahiretini tehlikeye atmaktadır.

Peki, çözüm ne? Önce, Devlet ile bozuk düzeni bir tutma yanlışından kurtulmalıyız. Devlet bizimdir, ona sahip çıkacağız. Her şeyi Cumhurbaşkanı ve iktidardan bekleme tembelliğinden kurtulmayız. Bırakın onlar görevlerini yapsınlar, biz de görevimizi. Biz de elimizi taşın altına koyacak, daha güçlü olmak için gece gündüz gayret edeceğiz ki devlet de düzen de milletin olsun.

Büyük oyunu görmek ve bu gaflet uykusundan uyanmak, hepimizin en acil görevidir.
 

Yazarın Diğer Yazıları