GÖÇ, GÖÇMENLİK VE ‘TÜRKLEŞTİRME’ ÜZERİNE (I)

Geçici sığınma, iltica ya da göçmenlik... Adı ve statüsü ne olursa olsun çağımızın en önemli insani ve toplumsal sorunlarının başında göç olgusu gelmektedir. Ülkemiz de 2011 yılından bu yana göç ve göçe bağlı sorunlardan nasibini ziyadesiyle almış durumda. Soruna ilişkin çözüm arayışları ise ülke gündemini ziyadesiyle meşgul ediyor ve büyük tartışmaları beraberinde getiriyor.

Çözüm arayışları noktasında geldiğimiz durumda ise en iyi çözüm yolunun Türkiye'deki göçmen nüfusun güvenli geri gönderimlerinin sağlanmasıyla makul bir seviye ve rakama indirilmesi olarak görünüyor. Türkiye'nin gelenek ve göreneklerine uygun metotlarla göçmenlerin, bilhassa genç sığınmacıların, adına "Türkleştirme” politikası diyebileceğimiz bir yaklaşımla bir nevi sosyal rehabilitasyon, entegrasyon ve yurttaşlık eğitimi süreçlerine alınmasının zaruri olduğu anlaşılıyor.

Dünya'da Alman (Germanization), Rus (Russification) ve Çin (Chineseization) modelleri gibi pek çok örnek ülke uygulamalarına rastlanan milli kimlikleştirme programlarının Türkiye örneği olarak, Türkiye'de Selçuklu-Osmanlı-Türkiye tarihlerini, kültürünü, gelenek ve görenek, milli değer ve ananelere mütenasip bir şekilde insani ve İslami bir modelle ve perspektifle Türkleştirme programı ve politikalarının pratize edilebilmesi, göce bağlı sorunlarla mücadelede önemli bir adım olarak önerilebilir. Bu noktada Türk devleti ve toplumunun sığınmacı nüfusa kültür, gelenek ve medeniyet öğretmesinin elzem olduğu, aksi takdirse sonuçların sosyal kriz ve kriminal hadiseleri beraberinde getirebileceği söylenebilir.

Son dönemlerde bir devlet politikası olarak sınırdışı işlemleri ve geri gönderilme uygulamalarının yoğunlaştığı görülüyor. Gönderilen veya ülkelerine sınırdışı edilen, bilhassa Türk güvenlik güçlerinin muhafazası altında bulundurduğu sınır ötesindeki bölgelere yerleştirilen göçmenlerin bile Türkleştirme olarak ifade edilen bir programa uygun şekilde iskân edilmesi ve donatılmasının zaruri olduğu görülüyor. Türkleştirme politikası, bilhassa göçmenlerin milli kimliklerinin dışa vurumunu teşkil eden kendi milliyetçi ve aşırıcı/radikal yaklaşımlarına karşı bir önleme veya pasifleştirme mekanizmasını da beraberinde getirecektir.

Geleceğin Türkiye'sinde büyük nüfuz hareketleriyle adeta bir "göç mühendisliği” planıyla kuşatılmış; kendi aşırıcı perspektif ve inançlarıyla yoğurulmuş; Batı emperyalizmine büyük sempati besleyen; Türkiye'ye her hangi bir yolla ve maksatla gelmiş sığınmacı ya da göçmenlerin yol açacağı sosyal tansiyonlara, yol açabilecekleri tahribata karşı ancak İslam inancını ve milli gelenek ve göreneklerini kabullenerek yetişmiş, kendi vatanına sahip çıkan bir birleşik toplumsal zihniyet ve kimlikle mani olunabileceği söylenebilir. Bu da ancak İslam tarihi ve birikiminden süzülerek gelmiş bir düşünce ve inanç dünyası ile mümkün olacaktır.

Son dönemde ülkemize geçimlerini idame edebilmek için çalışmak ve güvenli bir liman bulma gibi amaçlarla gelen Ukraynalı, Suriyeli, Afganistanlı ya da Orta Asyalı göçmenlerin milli ve manevi değerlere aykırı bir takım yaşam tarzları ve inançları olduğu, kendilerini kültürel olarak çeşitli şekillerde kamufle edebildikleri görülüyor. Ülkemizde yaşanan göçe bağlı sorunların da bu noktada Türkiye'nin kodlarına karşı samimi davranmamak ve birlikte yaşama kültürüne uygun olmayan davranışlarda bulunmaktan kaynaklandığı ifade edilebilir. Müslüman nüfusumuz, bu gibi yaklaşımlardan devletinin ve milletinin bekasını korumak mecburiyetinde olduğunu görmelidir.

Bu noktada net olarak ortaya çıkan şey; Türkiye'nin, vatandaşları açısından Tek ve Son vatan olduğudur. Ülkemizin bir büyük sıkıntı ile karşılaşması durumunda vatandaşlarımızın gidebileceği ya da dünyada kabul edilebilecekleri bir başka ülke bulunmadığı, son yıllarda daha açıkça şahit olunan Türkiye karşıtı yaklaşımlarda net bir şekilde görülmektedir. Bu noktada vatandaşlarımız da göç gibi milli meseleleri tüm politik hesapların üzerinde görerek, Vatanını gelecek evlatlarına sulh ve selamet içinde baki kılmanın önemini kavramalıdır…

Bu vesile ile Yeni Konya Gazetesi ailesine katılmaktan büyük bir kıvanç duyduğumu ifade etmeliyim… Tüm okurlarımıza merhabalar demek istiyorum. Teşekkür ederim.

 

 

 


Yazarın Diğer Yazıları