“TÜRKLEŞTİRME” VE “VATANDAŞLIK KILAVUZU” ÜZERİNE (II)

İçişleri Bakanlığı; iki yüz bin yeni konutun Suriye'deki güvenli bölgelere inşa edilmesiyle sayıları bir milyonu geçecek Suriyelinin ülkelerine dönüşlerinin planlandığı ifade ediyor. Bununla birlikte, başta sanayi sektöründe faal olarak çalışan Suriyeli etkisinin de hesaba katılması, son dönemde göç/menlik konusunda vurgulanan hususlar arasında yer alıyor.

Geri gönderme, yeniden iskân veya sınırdışı işlemlerinin uygulanmasıyla Türkiye'de yaşanan göç sorununa bir nebze olsun çözüm bulunabileceği öngörülebilir. Bununla birlikte asıl sorun alanları olarak, vatandaşlık verilen ve ülkede artık kalacağı kesinleşen göçmenlere yönelik, bir nevi oryantasyon programının yapılması gerekliliği…

Zira, her ülkenin bir vatandaşlık kılavuzu vardır; yazılı ya da sözlü… Modern ulus devletlerde bahse mevzu kılavuz, anayasa ve vatandaşlık hukuku alanında çıkarılan kanunlar olarak zikredilebilir. Fakat ülkemize son yıllarda sadece Suriye'den değil, dünyanın pek çok ülkesinden yaşanan göç akımı, çok somut ilkeler ve kurallarla tasarlanmış bir manuel, kılavuzun kanunlaştırılarak yayımlanması gerekliliğini ortaya çıkarmış görünüyor. "Ülkesine sadık ve iyi bir vatandaş nasıl olunur?”

Örneğin; her şeyden önce en az A2 düzeyinde bir Türkçe bilgisinin, göçmenlerce belgelendirilmesi zorunluluğunun bu kılavuzda yer alması mutlak surette kaçınılmaz görünüyor. Bürokratik, teknik ve günlük ihtiyaçlarını karşılayabilecek, ülkemizin devlet memurlarıyla Türkçe anlaşarak sorunlarını aktarabilecek ve Türkçe bir dilekçeyi düzgün bir formatta kaleme alabilecek bir dil bilgisi, olmazsa olmaz. Bu anlamda önceki yazımızda da bahsettiğim üzere; Almanya örneğinin incelenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Yine, Türk kimliği, gelenek-görenekleri, adetleri, törenleri ve motiflerine ilişkin temel bilgilerin bahsettiğim böyle bir kılavuzun en önemli bölümleri arasında yer alması, göçmenlerin ülkemize eklemlenme sürecini konsolide edecektir. Aksi takdirde toplumsal ve siyasal çok büyük tartışmalar, böylesi bir oryante olamama sorununu beraberinde getirecektir.

Katiyen ırkçı ve kavmiyetçi bir muhtevada kastetmemekle birlikte bahsettiğim kılavuz, temelde Türkleştirme, Türkçeleştirme ve Türkiyelileştirme sürecini beraberinde getirecektir. Kaldı ki dünyanın en zengin dilleri arasında yer alan Türkçenin yapısının; kültürel, geleneksel ve tarihsel mirası bakımından Türklük'ün, göç ve göçmenliğe ilişkin en zengin ve kozmopolitsel birikime sahip olduğunu söyleyebiliriz.

Bahsettiğim şekilde bir vatandaşlık ya da vatandaşlaştırma kılavuzu veya rehberi çerçevesinde sürecin yönetilememesi durumunda, adına ister entegrasyon veya uyum ister eklemlenme densin, en ciddi sorunları kucağımızda bulacağımızı bilmeliyiz.

Peki bu bir asimilasyon mudur?

Net olarak; hayır…

Asimilasyon temelde kimliksel bir yok ediş/ediliş olarak algılansa da uygulamada benzeştirme olarak gerçekleşmektedir. Bu bakımdan bahsettiğim Türkleştirme süreci benzeştirmeye karşılık geliyor, ama bir farkla: öz kimliği ve kültürü yok etmeden, yeni eklemlenilen topraklara uyum, entegre olma ve bağlanma... Bunun sağlanamaması ise kaçınılmaz olarak toplumsal krizleri, kaos ve çatışmaları beraberinde getirecektir.

Önerdiğim Türkleştirme veya Türkçeleştirme sürecinin gelecek toplumumuzun anahtarı konumunda olduğunu düşünüyorum. Tıpkı Cumhuriyetin banisi Mustafa Kemal'in pratize ettiği Türkleştirme süreci gibi. Cumhuriyetin 100. Yılına girerken ve ülkemizin içinden geçtiği bu sancılı süreçler yaşanırken, Nutuk'u yeniden okumanın zamanı gelmiş görünüyor…


Yazarın Diğer Yazıları