Yok Artık!

Arada dem vuruyorum eğitimden, gözüme gönlüme bir şeyler çarptıkça ve perçinleştikçe duyduklarım, gördüklerim ; "Hay Allah! , yok artık? " benzeri söylemler…

Ve yine buyurun; bir "Yok Artık! ” kısmından devam edelim.

Bildiğimiz gibi öğretmenlik en kutsal sayılan mesleklerden biri. Nereden mi varıyoruz bu kanıya? "İkra ( Oku) ! ”dan "Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.” dan ; bilim , ilim, irfan öğrenmenin , geleceğin temelinin olmazsa olmazı, olmaması mümkün olmayan eğitimin olmasından. Daha var mı bunun ötesi!

20 yıllık öğretmen, Müdür Yardımcısı Aysel Hanım… Gerekli iş ve işlemleri sürdürüyor, sürdürmeye çalışıyor. Rutin işlerinden biri olan devamsızlık yapan öğrenci velilerini bilgilendirme işi için posta hazırlıyor. Zaten yönetmeliğin gereği de bu. Ve gönderdi öğretmen mektubunu… Ama yaklaşık 1000 öğrencinin olduğu bu okulda yönetmelik gereği her öğrenci için 5, 15 ve 25. Günlerde gönderilmesi gereken posta bu kez 25 te değil de 3 gün sonra yani 28 inde postaya verilmiş oldu. Ki 5 ve 15. Günlerde de göndermişti postaları, veli ise hiçbir girişimde bulunmamış ve derken devamsızlığı artan Selim sınıfta kalmıştı. Veli hemen şikâyete gidiyor tabi; bana bildirimi geç yaptınız diye. Öğretmene derhal müfettişler gönderiliyor ve sabahtan akşama kadar idare, öğretmen, veli, öğrenci ekseninde spor yapan Aysel Hoca ceza alıyor. Almasa olur muydu; pek mümkün değil.

Gel gelelim Orhan Bey'e… Orhan Bey 15 yıllık Kimya Öğretmeni, eşi Leyla Hanım TSK mensubu bir yüzbaşı. Orhan Öğretmen bir gün derste öğrencinin şehitlerle ilgili konuşma yaptığı sırada " oğlum” diyor " herkese şehit denmez, vatan için can verene şehit denir, her söylenene bakmayın” der. İşte dananın kuyruğu da burada kopar. Zaten derslerde zorlanmaktan rahatsız olan evladı gidip onu sistemden şikâyet eder ve birkaç gün geçmeden muhakkik kapıda. Keserler cezasını Orhan Bey'in ( Kınama) . Muhakkik gönderir evrakları; itiraz gelir " şehitlerle ilgili konuştu, bu ceza az, yükselt cezayı. Muhakkik der ki ;” müfettişim ben ikna oldum, sıkıntı yok " tekrar gönderir aynı şekilde de aynı neticeyi. Olur mu; olmaz, geri gelir yazı; " Yükselt cezayı”! Ve Orhan Bey hala beklemededir; muhtemel yüksek cezasını.

Şimdi neye yanayım, hangisine…

Çabam; o bir sepet elmadan çıkan çürükleri savunmak değil tabi, Sırf birileri " aman sonra benim başım ağrımasın”, " aman ben bulaşmayayım " mantığı ile yaklaşıyor diye heba olan, kırılan gönülleri göstermek. Yaralı, korkak eğitimciler istiyoruz. Aslında eğitimci de değil bildiğiniz; uşak istiyoruz kendimize, her zihniyet için ayrı, ses çıkaramayan korkak uşaklar.

Bu günlerde eğitim sisteminde değişiklikler oluyor, konuşuluyor, yeniliklere ve güzel olacak her şeye amenna! Ve pek çok heyecan görüyorum milli eğitim camiasında, mutlu oluyorum çocuğum için, çocuklarınız için, geleceğimiz, umutlarımız için. Fakat Sayın Bakanım tüm bu yenilikler içinde; Öğretmenimi de, haklarını da, itibarını da unutma!


Yazarın Diğer Yazıları