ACI BİZİM ACIMIZ

Saat 20:55… Elazığ'da deprem haberiyle yüreklerimiz ağzımıza geldi. 99 Marmara depremini, Van depremini yaşayıp gören bizler, endişeyle gelecek haberleri takip ettik. 6,8 şiddetinde deniyor ancak o rakamın büyüklüğü gözümüzde büyüdükçe büyümüştü. Saatler ilerledikçe can kaybı sayısı da artıyordu. Bir taraftan da enkaz çalışmalarından bizleri umutlandıran haberlerde gelmeye başladı. Saatler sonra kurtarılan canlara kendi canımız kadar sevindik. Özellikle Marmara depreminden sonra deprem ülkesi olduğumuzu ve bu gerçekle yaşayıp bu göre tedbirler almamız gerektiğinin bir kez daha farkına vardık. Cuma gecesi yaşanan depremin ardından hızlıca organize olup bölgeye intikal eden AFAD ve Kızılay ekipleri, acil ihtiyaçların tedarik edilmesi, bakanların bölgeye gitmesi, duyuruların anında yayılması en azından bu süreçte içimizi rahatlattı. İnanın o an sadece şunu düşündüm; Yahu millet evinden dışarı çıktı. Dışarıda -10 derece soğuk var. Bu millet nerede kalacak? Okullar, spor salonları, camiler vatandaşlara açıldı. Bu sıkıntılı süreçte tüm Türkiye'de yardım için nerdeyse seferberlik ilan edildi. Her ilden gönüllü yardım kuruluşları yola çıktı. Konya'dan da ilk etapta 40 kişilik bir ekip gönderildi. Geçen bu süreçte bir kez daha nasıl bir büyük millet olduğumuzu bir kez daha gösterdik cihana. Acı bizim acımız, deprem sadece Elazığ ve Malatya'da değil bu sarsıntı tüm Türkiye'de hissedildi. Sallanmadık belki ama yüreğimiz sarsıldı. Türkiye'nin her yerinden akın akın yaralar sarılmaya gidiliyor. Yine bu süreçte sosyal medyadan çirkin yüzlerini gösterenlerde oldu. Burada zikredip kelime israfı yapmak istemiyorum açıkçası. Yara bizim yaramız, can bizim canımız, kardeş bizim kardeşimiz. Allah bizlere böyle afetler bir daha göstermesin. Depremde vefat eden tüm vatandaşlarımıza rahmet kalanlara başsağlığı diliyorum. Geçmiş olsun Elazığ, geçmiş olsun Malatya…

Depremden sonra bir kez daha iç dünyamızı sorgulamak gerektiğini düşündüm. Aslında aklımızdan hiç çıkmaması gerekenleri hep bu tür afetlerde getiriyoruz aklımıza. Dünya malının bir depremle yok olabileceğini, saniyeler içinde malımızın ve canımızın gidebileceğini düşündüm. Yıllarda aidat ödediğimiz evlerimizi deprem anında hiç düşünmeden terk ettiğimizi düşündüm. O an sadece sevdiklerimiz geliyor aklımıza değil mi? Evlatlarımızı kucaklayışlarımız, yalınayak bile olsa dışarıya çıkabilmenin umudunu yaşıyoruz. Yaşadığımız depremler sadece hazırlıklı olmayı, bununla yaşamayı öğrenmeyi değil aynı zamanda ne kadar aciz varlıklar olduğumuzu hatırlatıyor bizlere. Sadece deprem değil tsunami gibi, yangın gibi afetlerde sadece geçmesini beklemekten başka çare gelmiyor elimizden. Eyvallah…


Yazarın Diğer Yazıları