Aklımızı Terletelim

“Aklın terlemesi mi? Alnın terlemesi mi?” veya “Akıl mı terlemeli? Yoksa alın mı?”
Aklın terlemesi ne demek? Akıl terler mi?
 “Tabii ki alnın terlemesi, alın teri olmadan hiçbir şey olmaz. Emek olmadan yemek olmaz, insanın en değerli kazancı, alnının teriyle elde ettiğidir…” diyeceksiniz.
Bendeniz de size; asıl olan ve önemlisi, “aklın terlemesi” desem ne olur? Evet, temel ilke aklın terlemesidir. Aklını terletmeyenler, alnını terletemezler, daha doğrusu terletmezler, böyle bir risk almazlar. Yüce yaratan, bize aklımızı terletmemizi, aklımızı yormamızı, akıl yürütmemizi, düşünmemizi, tefekkür etmemizi, fikir ortaya atmamızı, aksiyoner olmamızı öğütler. Hatta bunları ibadet ilkesi olarak ortaya koyar.
Niçin namaz kılarız? Neden ibadet ederiz? Aklını terletmeyen insanın namazı geçerli midir? Aklını terletmeyenlerin, okuduğu Kur’an, tuttuğu oruç, gittiği hac, verdiği zekât ve yaptığı hayırların anlamı olur mu? “Zekât” emrine, “sadaka” buyruklarına rağmen neden hala fakir, yoksul, muhtaç insanlar var? Bunun için sevgili peygamberimizin; “öyle kur’an okuyucuları vardır ki, Kur’an ona lanet eder”, “kimsenin namazı seni aldatmasın” sözü, aklın terlemesine girer mi? Rabbimiz; “Ey iman edenler! İman ediniz” derken ne kastediyor?
          Gökyüzü, direksiz, desteksiz olarak nasıl duruyor? Dünya, boşlukta, hiçbir yere dayanmadan nasıl dönüyor? Güneş, nasıl ısıtır ve nasıl ışık verir? Dünyayı yaratmak mı kolay? İnsanı yaratmak mı?  
Nasıl; bir küçücük damlacık sudan; dünyaları bir radar gibi gören göz, her sesi duyan kulak, her icadı yapan beyin, adeta bir pompa görevi gören ve hiç durmadan çalışan kalp… meydana geliyor?
Her gün, her an, her saniye ve salise alıp verdiğimiz nefes karşılığında Allah bize; “ey kullarım! Bu aldığınız nefeslerin ücretini ödeyin” dese ne yaparız, ödeyebilir miyiz? Durmadan bize ışık ve ısısını gönderen güneş mukabilinde yaratanımız; “güneşimden bunca zamandır yararlanıyorsunuz, bunların ücretini verin” deseydi ne yapardık? Hangi birimiz hakkından gelirdik?...  
Yumurtadan çıkan civciv, hemen annesi gibi yem yemeye, kanat çırpmaya… başlıyor? Bal arısı; binlerce, on binlerce çiçeği dolaşarak, yorulmadan, tatil yapmadan, kovana bal adını verdiğimiz tatlı nesneyi nasıl boşaltıyor? Bunu ona kim öğretiyor? Kim telkin ediyor?           
   Hz. İbrahim’in; Eşi Hz. Hacer ile oğlu İsmail’i; ıpıssız, hiçbir canlı emaresi olmayan Mekke ve Kabe’nin bulunduğu yere bırakıp gitmesi! Korumasız bir çocuk, yalnız başına bir kadın! Allah’a teslimiyet!
Hz. İbrahim’in, oğlu İsmail’i kesmek için keskin bıçakla boğazına sürtmesi ve bıçağın kesmemesi! Ateşin, Hz. İbrahim’i yakmaması! Sevgili peygamberimizin; kısa bir süre içinde semayı deveran etmesi!... sahi bunları nasıl izah edersiniz?   
Annesinden yeni doğmuş bir bebek, nasıl yürür? Nasıl konuşur? Nasıl koşar? İnsan nasıl düşünür? Bir avuç et parçası olan beyin; tefekkür işini nasıl yerine getirir? Nasıl icat yapar? Koca koca gemileri, gökyüzünde uçan kocaman uçakları, uzay araçlarını, yeraltı gemilerini…yapmak için devreye giren akla bu yeteneği veren kim?  
Göz nasıl görür? Kulak nasıl duyar? Mide yiyecekleri nasıl sindirir? Vücudumuzdaki kan nasıl oluşur? Kemiklerin içine ilik nasıl girer? Ayakta dengede nasıl dururuz? Burnumuz nasıl koku alır?        Ölüm nasıl bir şey? Ölenler nasıl dirilecek? Niçin dirilecek? İnsan niçin yaratıldı? Allah, neden, peygamberleri insanlardan gönderdi? Neden insanlar, rengarenk? İnsanlar neden toplu yaşamak zorunda?...
  Bir insanın aklı terlemeli. Akıl terlemesi, alın terlemesinden önemlidir. Aklı terleyenler; Kur'an-ı Kerim'i hayat düsturu yapar. Aklı terleyenler; "emir olunduğu gibi dosdoğru", kararlı, sabırlı, azimli olur. Dünyayı, aklı terleyenler yönetir. Aklı terleyen; aile kıymeti bilir, insan hakkına uyar, insanları; "yaratılanı severiz yaratandan ötürü" anlayışını ilke edinir.


Yazarın Diğer Yazıları