BAYRAMI KİMLER HAK EDİYOR?

Çarşıya çıkıyorum; lokantalar, kafeler, çay bahçeleri tıklım tıklım…Kimse oruç tutmuyor. Çoğunluğun elinde sigara var. Hatta şunu söyleyebilirim ki içki içenler bile mevcut. Ramazanmış, kutsal bir aymış hak getire. Konuştuğunuz zaman:

"-Biz de Müslümanız” demekten geri kalmazlar.

Müslümanlık lafla olmaz, nüfus cüzdanına "Müslüman” yazmakla iş bitmiyor. Kur'an'ın dediklerine harfiyen uyacaksınız. Bir kısmını alıp bir kısmını almamak, işinize geleni uygulayıp, hoşunuza gitmeyene; "Tu kaka” diyemezsiniz.

Ramazandan habersiz olanlar, oruç ibadetini es geçenler, bayram yaklaşırken, herkesten çok hazırlık yapıyor. Gerçi bayramları da sorgulanır. Çünkü dini bir bayram olan bu kutsal günlerde ve Allah'ımızın haram kıldığı içki ikram edilmez misafire. Yani hiçbir davranış ve hareketleri İslamî değil.

Şaşmamak, hayret etmemek mümkün değil; Rabbim, bize doğduğumuz andan, ölümümüze kadar nefes diye bir nimet vermiş. Eğer deseydi ki;

-"Ey insanlar, şimdiye kadar aldığınız nefesin ücretini ödeyin” kim hakkından gelirdi?

Güneş bizi ısıtıyor, gündüzlerin oluşmasına yardım ediyor. Güneşin doğmadığını, bizi ısıtmadığı ve ışıtmadığını düşünelim. Halimiz nice olurdu?

Mevsimlerin güzelliği bir başka. Kışın odun kütüğü olan ağaçlar, bahar ile birlikte yeşeriyor, çiçekleniyor ve çağlaya dönüyor. Yazın envai çeşit renk, tat ve kokuda meyveler hasıl oluyor. Bu, bize öldükten sonra dirilişi hatırlatıyor.

Beynimizdeki sinirlerin uzunluğu, dünyayı birkaç sefer dolaşacak kadar uzun. Küçücük bir et parçasına bunu sığdırmış. Bunlar bize bir şey anlatmıyor mu?

Dünya da, ahiret de Allah'ın yetkisinde. O, istemedikçe yaprak bile düşmez. Bugün sağlıklıyız. Bir saniye sonra, hatta bu yazıyı yazarken ve sizler de okurken ruhumuzu teslim etmeyeceğimize garantimiz var mı?

Öyleyse Allah'a savaş açmanın, onun emirlerini yok saymanın mantığı var mı? Savaş açsanız ne yazar? Nemrut, Firavun, Şeddad, Ebucehil, Ebrehe…ve daha bir çok zalim ve kafir meydan okumaya çalıştı. Sonuç ne mi oldu? Hepsi hak ile yeksan hale geldi.

Kur'an ilkelerine uygun hareket etmeyenlerin öldüklerinde camiye getirilmemesi gerekir. Adamı ne camide görüyorsunuz, ne oruç tutarken görmüşlüğünüz var, ne de İslamî konuda bir hassasiyeti. Böylelerine, musalla taşında

-"Nasıl bilirsiniz?” diye sormak mantıksız değil mi?

Hatta bunlar için;

 

"Ne kendi etti rahat, ne verdi dünyaya huzur,

Yıkılıp gitti dünyadan,

Dayansın ehli kubur” derler.

 

İslamî hassasiyeti olanların hakkıdır Bayram. Ramazanı hakkıyla yerine getirenler hak ederler bayramı. Allah'tan geldik, yine O'na döneceğiz. Her nefis ölümü tadacaktır. Pekiyi mezara girdiğimiz zaman sorulan;

-"Rabbin kim? Kitabın ne? Kimin ümmetisin?....” gibi sorulara cevap verilemezse haliniz nice olur?

Cahit Sıtkı Tarancı 35 Yaş şiirinde şöyle der:

 

"Neylersin ölüm herkesin başında,

Uyudun uyanamadın olacak,

Kim bilir nerde, nasıl kaç yaşında,

Bir namazlık saltanatın olacak,

Taht misali o musalla taşında”

 

Tahir'ül Mevlevi de şu şiiriyle seslenir:

 

"-Eli boş gidilmez gidilen yere,

Rabbim boş gelmedim suç getirdim,

Dünyalar çekemezken bu ağır yükü,

  1. büklüm sırtımda pek güç getirdim”.

 

 

Sevmiyorum!


Allah dostlarına düşman olanı

Sevmiyorum asla sevmeyeceğim,

Din ü imanıma kinle dolanı,

Sevmiyorum asla sevmeyeceğim!

 

Kutsal ezanıma yan bakanları,

Minarelerime çan takanları,

Darbeler yaparak can yakanları,

Sevmiyorum asla sevmeyeceğim!

 

Vatanseverleri sevmeyenleri,

Mana erlerini övmeyenleri,

Şeytanı başından savmayanları,

Sevmiyorum asla sevmeyeceğim!

 

Fakir ve yoksula kafa tutanı,

Kibir dağlarında caka satanı,

Firavunca kakıp o'nla yatanı,

Sevmiyorum asla sevmeyeceğim! (27 NİSAN 2022)


Yazarın Diğer Yazıları