DEVLET İŞLERİ UYUM İÇİNDE YÜRÜRSE, ÜLKE KALKINIR!

DEVLET İŞLERİ UYUM İÇİNDE YÜRÜRSE, ÜLKE KALKINIR!

Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığına aday olduktan sonra, başta muhalefet partileri olmak üzere bir kısım mahfiller; “Erdoğan’ı Çankaya’ya çıkartmayacağız, orası, temiz insanların yeri…” diyerek, kendi akıllarınca halkı yönlendirecek, oylarının kendilerine kaymasını sağlayacaklardı! Sayın Erdoğan’ın karşısına sağ tandanslı bir çatı aday da buldular! “O kadar yoğun propaganda yaptılar ki” diyemeyeceğim. Zira, çatı adayı, her il’e gitmedi, gidemedi! Çünkü ne yapacağını, nasıl yapacağını bilemiyordu!

Muhalefetin amacı, Çankaya’ya, Erdoğan’a muhalif, onun icraatlarını frenleyecek birisini oturtmaktı! Yani ülke işlerinin “tıkırında” işlemesini önlemek, huzuru bozmaktı! Onların kafasının gerisinde; Türkiye’nin ilerlemesine ket vurmak, dünyada söz sahibi olmasını engellemek, barışı sabote etmek vardır! O bakımdan durmadan; “hükümet kadrolaşıyor, kendi adamlarını, yandaşlarını yerleştiriyor, Erdoğan, Cumhurbaşkanı olunca Başbakanı kendi adamlarından seçecek, ne derse onu yaptıracak…” diyorlar!

Bu sözler ve tavırlar üzerine eski hükümetlerin durumuna bakmak gerekli hale geldi, daha doğrusu koalisyon hükümetlerini ele almak mecburiyeti hasıl oldu. Çok uzak değil, Ecevit, Yılmaz ve Bahçeli’nin bulunduğu üçlü koalisyon zamanında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Başbakan merhum Bülent Ecevit arasında Anayasa kitabını birbirlerine atmaları sebebiyle, devletin en üst düzeyinde kriz meydana gelmişti! Yine aynı Ahmet Necdet Sezer’in Cumhurbaşkanlığı zamanında Tayyip Erdoğan Başbakan iken de krizler hasıl olmuştu! Sayın Sezer, sayın Erdoğan’ın, imzaya sunduğu yasaların çoğunu veto ediyordu! Yani, hükümet ve devlet işlerinde bazı sorunlar oluyordu! Zaten Sezer’in amacı buydu! Böyle olunca da, muhalefet için için ve bıyık altından gülüyor; “işte böyle engel çıkartırız!” diyordu.  Cumhurbaşkanının yaptıklarının doğru olduğunu söylüyordu!

Sayın Abdullah Gül’ü, bu yüzden istemediler! Seçilmemesi için her türlü Bizans oyununa başvurdular! Seçildikten sonra da; “Çankaya noteri” diyerek, hükümete karşı olmadığı, onun çıkardığı reform niteliğindeki yasalara onay verdiği için eleştiriyorlardı! Hatırlayalım o dönemi, muhalefet, Cumhurbaşkanının resepsiyonuna gitmeyeceğini, sayın Gül’ün elini sıkmayacağını söylüyordu!

Muhalefet, ülkenin kalkınmasından rahatsız oluyor! Eğer rahatsız olmasaydı, “demokratik açılım” sözünden memnun olur, hükümete destek verirdi! Neden destek vermesi gerekirdi? Yıllarca terörden başımız ağrımadı mı? Birçok insanımızı kaybetmedik mi? Analar, bacılar, eşler, yavuklular, çocuklar… gözyaşı dökmedi mi? Her sabah kalktığımızda, gözlerimiz televizyon kanallarında, gazete haberlerinde değil miydi? Hiç muhalefetten; “terörü önlemek için şu şu tedbirleri almamız lazım” diye bir olumlu yaklaşım geldi mi? Terörü dış güçler organize ediyor! Dış güçlere karşı, özellikle İsrail ve Siyonizm’in sponsorluk yaptığı terörün bitirilmesi hususunda ele alınır, dişe dokunur bir öneri olmadı! Hep, terör destekçileri, terör kışkırtıcılarının yanında yer aldılar! İsrail’in yaptığı katliamları tel’in ettiler mi? “Her türlü boykotu yapalım” diye bir yaklaşım sergilediler mi? Mavi Marmara gemisine saldırı düzenleyip, 9 vatandaşımızı öldürmesi sonunda, hatta”hoca” sıfatlı birisi; “Türkiye, İsrail’den izin almalıydı” diyerek, terörist devletin yanında yer aldı!

Paralel yapı diye bir nesne çıktı ortaya! Bütün amacı, hükümetin ayağına pranga vurmak, ülkenin özgürlüğünün önüne geçmek, Türkiye’yi köle yapmaktı! Eğer devletinin huzurunu, istikrarını istemiş olsalardı, el birliğiyle müdahale ederlerdi! Bütün bu olumsuzlukları, uyum içinde bir hükümet ve uyum içinde bir cumhurbaşkanı önledi!        

AK PARTİ  hükümeti ve sayın Erdoğan ve ekibi, kararlı, sabırlı, azimli ve dik duruşları, muhalefetin değişik kesimlerinden gelen çatlak seslere kulaklarını tıkadı ve Türkiye’yi, dünya ülkeleri seviyesine çıkartmanın çabası içinde, samimiyetle yürüyeceklerini, yürüdüklerini ispat ettiler!

12 yıldır işbaşında olan hükümet, uyumu bozmamak, daha ileriye doğru adım atmak için Cumhurbaşkanı ve Başbakan birlikte hareket ettiler, ediyorlar ve edecekler. Elbette uyumun şartı, ekiple birlikte çalışmaktır. İnsan, fikren, ahlaken, her açıdan güvendiği insanla mı çalışmak ister? Yoksa hiç tanımadığı, huyunu suyunu bilmediği insanlarla mı? Bunun adına kadrolaşma denmez, ekip ruhu denir. Kim ekip ruhuyla çalışmaz ki! Şayet ekip ruhuyla çalışılmamış olsaydı, şimdiye kadar AK PARTİ hükümetleri başarıya ulaşamazdı! İşte ekip ruhu, bir kere daha kendini gösterdi!


Yazarın Diğer Yazıları