Filistin; Hepimizin Sorunu

Birleşmiş Milletler 24 Ekim 1945'te kurulduğunda, Filistin toprakları, İngiltere tarafından, 1922'de Milletler Cemiyeti'nce verilen bir manda rejimi altında yönetiliyordu.

Manda Yetkisinin üstesinden gelmesi gereken konular arasında, özellikle de İkinci Dünya Savaşı'nın bitmesinden sonra, Filistin'de kurulması tasarlanan bir Yahudi vatanı meselesi vardı. Kasım 1917'de yapılan "Balfour Bildirisi”nde İngiliz Hükümeti, "halen o topraklarda yaşayan Yahudi olmayan toplulukların sivil ve dini haklarına zarar verebilecek hiçbir şey yapılmayacağı” anlayışı üzerine "Filistin'de Yahudi halkı için milli bir vatan kurulması” yanlısı bir açıklama yapmıştı. 1940'ların ortalarında 2 milyon nüfusu olan Filistin'de yaşamakta olan Araplar, çoğalan Yahudi göçüne sürekli karşı çıkmışlardır. Artan şiddetle karşılaşan İngiliz Hükümeti, Şubat 1947'de Filistin Meselesini yeni Birleşmiş Milletlere sunmaya karar verdi.

"Filistin'de hızlı bir çözümün tercih edileceğine” dikkat çeken İngiltere, bir sonraki normal oturumda Genel Kurulda tartışılmak üzere, Genel Kurulun acilen toplanarak Filistin Meselesi konusunda bir ön çalışma hazırlamak için özel bir komite oluşturulmasını istedi.

Genel Kurulun ilk özel oturumu, 1947

28 Nisan 1947'de başlayan Genel Kurul ilk özel oturumundan, 5 Arap ülkesi – Mısır, Irak, Lübnan, Suudi Arabistan ve Suriye, gündeme "Filistin'de Mandaya son verilmesi ve bağımsızlığın ilanı” konusunun ele alınması için çalıştılar, ancak bu girişimden sonuç alamadılar. Arap Yüksek Komitesi, Filistinli Araplar adına konuşurken, Yahudi sorunu, Filistin'in Yahudi Temsilcisi tarafından sunuldu.

UNSCOP'un oluşumu

Özel oturumda alınan karar ile 11 üye devlet temsilcilerinden oluşan Birleşmiş Milletler Filistin Özel Komitesi (UNSCOP) kuruldu. Komiteye, Filistin sorunu ile alakalı tüm sorunları araştırıp, Genel Kurulun 1947 Eylül ayında gerçekleşecek olağan oturumuna çözüm önerilerini sunması görevi verildi. İki buçuk aylık bir süreç boyunca, Özel Komite, Filistin ve komşu ülkeler Lübnan, Suriye ve Ürdün'de çalışmalarda bulundu. İkinci Dünya Savaşında Naziler tarafından yok edilip, ezilen Avrupa Yahudileri'nin trajedisine tanıklık eden ve Avusturya ve Almanya'daki yerlerinden edilmiş kişilerin oluşturduğu kampları da ziyaret etti.

Yahudi dernekleri UNSCOP ile işbirliği içinde çözüm ararken, Arap Yüksek Komitesindeki Filistinli liderler, Birleşmiş Milletler tarafından bağımsızlık taleplerinin reddedilmesi ve Avrupalı Yahudi mülteciler konusunu Filistin meselesinden ayırmakta başarısız olmaları sonucu müzakerelere katılmama kararı aldılar. Filistinli Arapların temel haklarının sarih ve tanınmalarının şart olduğunu ve bunun incelemeye maruz bırakılmaması gerektiğini söylediler. Yahudi liderler ise UNSCOP'a, Filistin'de bir Yahudi Devleti oluşmasının ve serbest göç konularının birbirinden ayrılamayacağını ileri sürüyordu. Arap Birliği tarafından temsil edilen Araplar ise, Ürdün nehrinin batısında derhal bağımsız bir Filistin Devleti oluşumu için çabalıyordu.

UNSCOP çalışmasını, 31 Ağustos 1947'de Manda Yönetiminin kaldırılması, bağımsızlık prensibi ve Birleşmiş Milletlerin rolü konularında tamamladı. Ancak Filistin meselesi konusunda bir fikir birliği oluşamadı. Komite, Filistin Meselesi üzerine çoğunluk ve azınlık önerileri olmak üzere iki teklif sundu. Üyelerin çoğunluğu Filistin'in bir Arap ve bir de Yahudi Devleti oluşacak şekilde bölünmesini ve Kudüs şehrinin özel bir uluslararası statüde Birleşmiş Milletlerin idari otoritesi altında tutulmasını önerdi. Bu üç birim bir ekonomik birlikle birbirlerine bağlanacaktı. Azınlık önerisi ise, Kudüs'ün başkent olduğu bir Arap ve bir de Yahudi devletini kapsayan bağımsız bir federasyon şeklinde idi. Avustralya, önerilerin Komite'nin görev kapsamını aştığını iddia ederek her iki plan için de oy vermekten kaçındı.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Harem-i Şerif'e ilişkin Filistin halkının sergilediği dirayetin her türlü takdirin üstünde olduğunu belirterek, "Neticede, İsrail aklıselim yönünde bir adım attı. Temennimiz, İsrail'in bundan sonra Müslümanların Kudüs ve Harem-i Şerif'le ilgili hassasiyetlerini tam olarak dikkate alan bir tutum içine girmesidir." dedi. Çavuşoğlu ayrıca "Buradan bu haksızlığa dur demek isteyen herkesi, Filistin Devleti'ni tanımaya davet ediyoruz." açıklamasında bulundu.

Filistin, tarihi derinlere kadar uzanan kadim bir şehir. Hz. İbrahim'den itibaren her peygamberi ilgilendiren, Miraca konu olmuş, yıllarca çözümsüzlük içinde kalmış kıymeti haiz bir yerleşim alanı. Bu bölgede bulunan ve bütün dünya devletlerinin, ortak akılla çözebilecekleri, daha doğrusu çözmeleri gereken önemli bir şehir. Bu hassas ve gerçekten kanayan bir yara olan; "FİLİSTİN MESELESİ” Konya'da masaya yatırıldı. Umarım olumlu sonuç alınır. Filistin, hepimizin sorunu. Buna; "Filistin, Arapların sorunu” diyemeyiz. Filistin gündeme gelince; "Bizi ilgilendirmez, Filistinliler bizi arkadan vurdu” demek gibi bir garabete de girme durumumuz yok. O halde Filistin Devleti artık dünyaca tanınmalıdır.


Yazarın Diğer Yazıları