Gelinen Nokta

AK Parti Konya İl Başkanlığı’nın 24 Kasım 2012 Cumartesi günü Dedeman Otel’de, “Tanıtım ve Medya Günleri” isimli basın toplantısındaydık. Yerel ve ulusal basının tüm temsilcileri burada bir araya geldi.
Toplantıya; Adalet Bakanı sayın Sadullah Ergin katıldı. AK PARTİ İl Başkanı sayın Ahmet Sorgun’un selamlama ve açış konuşmasından sonra Adalet bakanına söz verildi. Sayın bakan, adalet noktasında yapılanları ele aldı. Ancak bunların net olarak bilinebilmesi için Ak Parti İktidarından önceki durum ile şimdiki durumun bilinmesinde yarar olduğunu söyleyerek, bir çeşit tarihi seyir içine girdi!
Gerçekten hepimiz yakinen biliyoruz ki, Türkiye, Ak parti iktidarına gelinceye kadar her on veya on beş yılda bir darbeye sahne olmuştu! Yine hatırlayacağınız üzere; vizyon sahibi, ülkeye hizmet etmeyi şiar edinmiş, muasır medeniyet zirvesine çıkarmaya söz vermiş, ileri görüşlü devlet adamları, ya idam edilmiş, ya zehirlenmiş, ya da çeşitli bahanelerle hapislere atılmıştı!
İnsanlar, düşüncelerinden, inançlarından dolayı ceza çekmiş, sicilleriyle oynanmıştı! Fişlemelerin haddi hesabı yoktu! Millete bir deli gömleği gibi giydirilen, yıllarca çıkarılması mümkün olmayan statüko ile yatıp statüko ile kalkılıyordu! Önüne gelen, insanları karalamak, makam ve mevkilerinden etmek için; “Atatürk düşmanı, dinci, şeriatçı, tarikatçı, gerici…”gibi yaftalamalarla hayatlarını zehir ediyorlardı! İnancı gereği başını örtenler; okullardan atılıyor, adliye koridorlarına, mahkeme salonlarına alınmıyordu! Resmi kurumlarda mutlaka bir veya iki tane ispiyoncu bulunur, çalışanların durumlarını takip eder, eğer; Müslümanca bir tutumu varsa üst makamlara bildirilir, işinden atılması ve gerekli cezayı alması sağlanırdı! Bu yüzden ordudan atılanların sayısı bir hayli fazladır!
Adalet mekanizması felç durumdaydı! Eğitim sisteminde felaket çanları çalıyordu! Yabancıya el avuç açmaktan, kendi meselelerimizi konuşamıyorduk! Her yapılan, ya İsrail malı, ya ABD, ya da bir başka yabancının malıydı! Kendi tankımızı, kendi uçağımızı, kendi helikopterimizi, kendi otomobilimizi… üretemiyorduk! “yerli malı yurdun malı her türk onu kullanmalı” sözü sadece bir slogan olarak duruyordu!    
AK PARTİ  iktidara geldiği andan itibaren silahlı kuvvetler içindeki bazı darbe ve cunta heveslileri; halkın seçtiği, tek başına iktidar verdiği bir siyasi partiyi al aşağı edip demokrasiyi rafa kaldırma çabası içindeydi! Uyduruk gerekçelerle, gazete haberleri ve bazı yazarların beyanlarıyla iddianame hazırlanıp partiyi kapatma çabaları oldu!
Mitingler yaptılar, ellerine Türk bayrakları, Atatürk posterleri alarak; “Dağ başını duman almış” marşını söyleyip kendilerine haklılık havası vermeye, AK PARTİ’nin yaptıklarının yanlış olduğunu anlatmaya çalıştılar! Cumhurbaşkanı seçiminde, anayasada olmamasına rağmen hayali bir şekilde 367 şartını ortaya attılar! Televizyon programlarına çıktılar! Acaba ne yaparız, nasıl yaparız da hükümeti zayıf düşürür, halkın gözünde itibarını sıfırlarız hesabı yaptılar!...
Ama bu olanları halk, gayet iyi biliyor ve meselenin özüne vakıftı! Kimin ne yaptığını, nasıl bir anlayışa sahip olduğunu, niyetlerinin ne merkezde bulunduğunu, ülkeye ne gibi yaralar açılacağının şuurundaydı! O yüzden her seçimde oylarını artırarak tekrar iş başına geldi AK PARTİ!
Aslında iktidar partileri hükümette yıpranırlar. Ama şimdi öyle olmadı ve olmuyor! Ne zaman seçim yapılsa, muhalefetin oyları azalıyor, hükümetin oyları artıyor!
AK PARTİ hükümetinin yaptıkları işler karşısında muhalefetin de bir şey diyeceği olmadığından, yani sepette pamuk olmadığı için, yalan, yanlış ve yapılanları, “ben yaptım, benim düşüncemdi, bizim parti programında yer alıyordu…” gibi kimsenin inanmayacağı, kimsenin metelik vermeyeceği ucuz bir söyleme sarıldığı için doğru dürüst muhalefet eden de olmuyor! Aslında demokrasilerde güçlü bir muhalefete ihtiyaç var. Çünkü güçlü muhalefet, iktidarın yolunu açar, ona yol gösterir; planlarıyla, projeleriyle, düşünce ve fikirleriyle…


Yazarın Diğer Yazıları