GEZİ PARKI EYLEMLERİNİN ARKA PLANI!

Türkiye’de pkk terör eylemleri bitti! Teröristler, yurt dışına silahlarını bırakarak çıktılar! Bu hususta hükümetin kararlı, ciddi ve dik duruşu etkili oldu.
Düşünsenize; teröre harcanan para en az 30 milyar dolar! Bununla; kaç tane fabrika, kaç tane okul, kaç tane hastane, kaç tane baraj… yapılırdı? Ülkemiz, bugünkünden daha ileri ve daha müreffeh olmaz mıydı? Parasal boyut bu! Bir de işin can boyutu vardı! Binlerce gencimiz, bir o kadar insanımız bir hiç uğruna canından oldu! Değer miydi? Üç beş çapulcunun, üç beş kendini bilmezin yüzünden bu değerli canların toprağa düşmesi, hangi birimizin canını acıtmadı? Hangi ananın yüreğini dağlamadı? Hangi baba, hangi eş, hangi yavuklu, hangi evlat, hangi kardeş… kan ağlamadı?
Terörün zarar verdiği bir başka kesim, esnaflarımız! Esnafımız, olaylar yüzünden dükkanını açamıyor, evinin rızkını temin edemiyor, kirasını, vergisini ödemekte zorlanıyor!


Herhangi bir olay olduğu zaman; her kesim zarar görüyor! Gezi Park eylemlerinde de olanlar aynı! İstanbul Taksim meydanının yayalaştırılması çalışmasında- ki belediye başkanının açıklamasına göre, yeni düzenleme, eskisinden daha iyi ve daha çok ağaca ve yeşile yer verilecek- “Ağaç katliamı yapılıyor, tarih katlediliyor…” diyerek ortaya çıkanların amacı, ne tarih katliamını- zira tarihin katledildiği falan da yok- protesto, ne ağaç kesiminin- ağaçlar kesilmiyor, aksine şimdilik bir başka yere kaldırılıyor ve yerine daha çok ağaç dikilecek, daha fazla yeşillendirmeye önem verilecek- durdurulmasıdır.
Diyelim protesto ediliyor, bu nasıl protesto Allah aşkına? Protesto edilirken, doğa kirletilir mi? kamu malına zarar verilir mi? Esnafın ekmeğiyle oynanır mı? Kaldırım taşları yerinden sökülüp, belediye otobüsleri, bankalar, para çekme makineleri, dükkânların camları, çerçeveleri indirilir mi? birilerinin bana bu tür; yıkarak, zarar vererek, başkalarına hakaret ederek… protesto etmenin insani ve demokratik bir hak olduğunu anlatsın! Eğer bu bir hak ise, polisin; biber gazı sıkması, boyalı su fışkırtması, coplaması, dövmesi… de bir hak değil mi? Tabii ki, yapılanlara karşı eylem yapılabilir. Elbette hükümetin yanlışları olabilir, olacaktır da. Ama bunun karşılığı; Başbakanın evini, Başbakanlık binasını işgal etmek, yasalara aykırı tavır sergilemek… ne derece mantıklı?


Olayların İstanbul Taksim’de çıkması sebepsiz değil. Çünkü her yıl 1 Mayıs olaylarının odak noktası burası! Ağırlıklı olarak sol kesimin vazgeçemediği bir mekân! Zira yıllar öncesinde “kanlı 1 Mayıs” olaylarına sahne olmuş, birçok insanımız ölmüştü burada! Hala da böylesine çirkinliklere sahne oluyor!
Mahalli seçimlerin yaklaştığı bir zaman diliminde İstanbul’da, Ankara’da olayları kışkırtmalarının sebebi; acaba AK PARTİ’nin elinden bu iki il’in belediyesini nasıl alabiliriz? İzmir’de olayları sürdürmelerinin altında yatan husus ise, İzmir’i, AK PARTİ’ye kaptırmamak için bir çeşit oyun oynanıyor! Yani “ne yaparız da hükümetin elini zayıflatıp, halkın gözünden düşürebiliriz?” Senaryoları sahneye konuluyor! Bütün olayların arka planında; yapılan hizmetlerin hazımsızlığı, başarıların  çekememezliği vardır! Muhalefetin öfkesi, yalan yanlış beyanlarda bulunması, iftira kampanyaları hazırlaması, sosyal medyayı da kullanarak bilgi ve haber kirliliğine sebep olması… bunları üst üste koyduğumuz zaman; hükümetin, halkın gözünde hala itibarını muhafaza etmesi, her anket çalışmasında AK PARTİ’nin oylarının  % 50’lerde seyretmesinin anlamı, “Ey hükümet, senin çalışmandan memnunum, yaptıklarınla tarih yazıyorsun, sayende cebimiz para, şahsiyetimiz itibar gördü! Memleketimizin üzerinden kara bulutlar kalktı! Artık tam anlamıyla “Milli politikalar” üreten bir ülke konumuna geldik. Böyle devam ettiğin sürece seni iktidardan indirmeyiz!” demektir.


Yazarın Diğer Yazıları