Her Günümüz Bayram Olsun

Hayırlısıyla bir bayramı daha geride bıraktık. Aslında günler geçmiyor, ömür bitiyor! Her gün takvim yapraklarını yırtıyoruz ve: “oh bu gün de geçti” diye seviniyoruz. Acaba öyle mi? 
Yüce yaratan; “kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın”, “Bu gün Allah için ne yaptın?” “İnsan, eliboş bırakılacağını mı sanıyor?” ifadeleriyle bizleri uyarır. Daha bunun gibi birçok ilke var Kur’anda! 
Devamlı söylenen ve”doğru” diye de zaman zaman tasdik ettiğimiz; “Deliye mi her gün bayram?” Deli olarak nitelediğimiz, aslında belki çoğumuzdan daha akıllı olan, ama toplumda “deli” damgası yiyen o kadar insan var ki! 
Kavramların içini boşaltmışız! Her kavramı kendimize göre ayarlamışız! Tabir yerindeyse, kavramları kendimize benzetmişiz! Şöyle güzel bir söz var: “inandığınız gibi yaşamazsanız, yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız.” Şu ifade de bendenizi çok etkiler; “Sizin duanız olmasa, Allah size ne diye değer versin?” 
Evet, ramazan gibi; insanı revize eden, yenileyen, her açıdan “insan” kıvamına sokan ve inşa eden bir güzellikler iklimini geride bırakınca bayram yapıyoruz! Demek ki, bu iklimin ılıman, dost ve sevgi esintisi bizi mutluluk diyarına; “bayram”a sürüklüyor. Eğer “deliye her gün bayram” olsa, Allah, aklı başında, iradesini kullanan ve her türlü sivrilikleri törpüleyenlere böylesine bir huzur iklimini yaşamaya fırsat vermezdi. 
Demek oluyor ki; her ne yaparsak ya kendi lehimize, ya da kendi aleyhimizedir. Önemli olan şu iki kelimeyi; yani “la” ve “illa” kavramını ihmal etmeden, hayatın bu iki kelimeden ibaret olduğunu bilerek hareket etmek zorunluluğumuz vardır. 
Hayat iki kelimeden ibaret; hayır ve evet. Evet diyebilmek için önce hayır demeyi öğrenmek, hayatımızda; “Hayır” lara da yer vermek gerekir. 
Hiçbir insan; dik duruşundan ve şahsiyetinden taviz vermek, adamlık özelliğini kaybetmek istemez. 
“hayır” demek; inanca, insani değerlere, insani özellikleri bertaraf eden bütün kötülüklere, “Dur” demektir. 
Konumuzu ilgilendiren “Hayır” içinde; “Lâ” anlayışı vardır. “Lâ” olmadan, “İllâ” olmaz. Onun için; “Lâ İlahe İllallah” ilkesinde; “Allah’tan başka bütün ilahlara, ilah yerine konulanlara, Allah’ı devre dışı bırakmayı kendine meslek edinmiş Allah’ı inkâr eden bütün İZM’lere, dünyayı teröre gark eden, barışı baltalayan her felsefi akıma “Hayır” diyorum. 
Burada; şirk, küfür, ateizm ve benzeri bütün Şeytani sistemler “Hayır” deme kapsamındadır. Yani ??sınırı içinde mütalaa edilir. 
Baktığımız zaman; Hz. Adem’in yaratılması, insanın yaratılış serüveni, Allah’ın ruhlardan aldığı; “elest” akti, Hz. Peygamberin; “beni Hud suresindeki; “ Emir olunduğun gibi dosdoğru ol” ayeti yaşlandırdı” ifadesi, Kur’anda çokça zikredilen; düşünce, fikir, aklı kullanma emirleri, ayetlerin hep; “Kâmil insan” olmayı öğütlemesi, ameli Salih yapanların kurtuluşa erecekleri… önce olumsuzlukları temsil eden, “hayır” diyerek, olumluya adım atmayı temsil eden, “İlla”ya yani; batıl, Allahsız, inançsız bütün sistemleri temelden yıktıktan sonra yepyeni bir sistem kurmak meselesine kafa yorar. 
Sözün özü; bayramların bayram gibi tatlı olması da, zehir gibi acı olması da bizim elimizdedir. Kim ne yapar kendine yapar. Kndi düşen ağlamaz.

Yazarın Diğer Yazıları