HER MESELEYİ KUR’AN VE SÜNNETLE ÇÖZELİM

Yazımın başlığını gören bazıları: "Hoca kafayı yemiş” diyecekler, bundan eminim. Kim ne derse desin, kim nasıl bir cümle kurarasa kursun hiç önemli değil. Önce şunu tespit edelim va hakkı teslim edelim;

Biz insanlar emanetçiyiz. Her şey Allah'ın mülkü ve malı. Bizler sadece geçici olarak onları kullanma hakkına sahibiz. Günü gelince elimizden alınacak. Şimdiye kadar öbür tarafa kim ne götürdü?

Hani Karun malı netmiş,

Hani Lokman canı netmiş,

Hani Cengiz şanı netmiş,

Yalan dünya yalan imiş.

 

Kur'an, inananlar için hidayet rehberidir. Dünyamızı düzen sokan, sosyal hayata intizam veren, yeryüzünde fesat ve fitne tohumları ekenlere izin vermeyen, insanî ve vicdanî bir sistem kurulması için çabalayan, bu konuda yöneticilere kesin talimatlar veren yönetim kitabıdır.

Sünnet, peygamberimizin uyguladığı Kur'anî sistemdir. Yani Kur'an'ın, ete kemiğe bürünmüş halidir. Bir başka deyişle Kur'an'ın, insanda somutlaşmasıdır.

Bütün Peygamberler ve Allah dostları, verilen emaneti hakkıyla kullanmış ve; "Emir olunduğun gibi dosdoğru ol” ilkesini yerine getirmiştir. Bunun için sevgili peygamberimizin asrına; "saadet asrı veya asr-ı saadet” denmiştir.

Baktığımız zaman ne vakit Kur'an'dan, İslam'dan uzak kalınmışsa, belalar, sıkıntılar, terörle uğraşmak, savaşlarla yeryüzünde kan akıtmak, gözyaşlarının sebil olması… kaçınılmaz olmuştur. Kur'an'ı, Sünneti bir kenara atan toplumların iki yakası bir araya gelmemiştir.

Bugün dünyadaki emperyalist devletlerde bunu açıkça görmemeiz mümkündür. Allah'ımız; "Dengeyi bozmayın, adaletli olun…” diyor. Eğer bu ilahi fermana uyulmuş olsa Afrika'da, Orta Doğu'da, İslam ülkelerinde sıkıntı olur muydu? Şayet Kur'anî ilkeleri hayat ilkesi yapmış olsaydı ülkeler ve insanlar, kan akar mıydı? Haçlı savaşları olur muydu? Müslümanlar üzerinde demokles'in kılıcı gibi sömürü kılıcı ve katliam hegemonyası oluşturulur muydu?

"Bir fasık haber getirdiği zaman onu araştırın…” ilahi fermanına uygun hareket edilseydi, üretilen, yalan ve uydurma haberler uyup Müslümanların kanını içer miydik? "Alışveriş yaptığınız zaman teraziyi dengede tutun…” diyen rabbimizin emrini tutmuş olsaydık ticarette hileye kaçar mıydık? Müşterileri aldatmak için bin bir takla atar mıydık? Sevgili peygamberimiz; "Bizi aldatan bizden değildir” buyurur. Bugün ticarette; hile, aldatma, müşteri kazıklama, göz boyama… var mı yok mu? Pandemiyi bahane ederek fiyatları aşırı şişirmek, astronomik fiyatlar koymak… Eğer sorsak; "Müslümanım” deriz. Hani nerede kaldı Kur'an ve peygamber sevgisi? Bu durumda Kur'an da, Sünnet de devre dışı bırakılmış olmuyor mu? Söyler misiniz sözle Müslümanlık oluyor mu? Rabbimiz: "Niçin yapmadığınızı söylersiniz?” demiyor mu?

Bir Allah Var!

Akan suyun zerresinde,

Hayat veren bir Allah var,
Şu dağların zirvesinde,
Hakkı yazan bir Allah var!

 

Ağaçların yaprağında,
Dünyaların toprağında,
Caddesinde sokağında,
Desen çizen bir Allah var!

 

Her gün her an heyecanla,
"Ya hu” diyen her bir canla,
Zikreyleyen tüm zamanla,
Dertler çözen bir Allah var!

 

Dilârânın kelamında,
Dilrubânın selamında,
Muhabbetin meramında,
Dostça gezen bir Allah var!

 

Yiğitlerde tüm erlerde,
Sabah vakti seherlerde,
Hasret dolu bu yerlerde,
Kulu sezen bir Allah var!

 

Ayet ayet sûrelerde,
Zaman zaman sürelerde,
Gezdiğimiz yörelerde,
Gönle sızan bir Allah var!

 

Kur'an

 

Hakkın kitabını, pasajı oku,

Kardeşlikler gelsin, yok olsun hüsran,

Resul kıssasından, mesajı oku,

Ölü kalp can bulsun, dirilsin insan!

 

Ayet nakış nakış, oya misali,

Gönüllere işli, her bir timsali,

Hicranı bitirir, Rabbe visali,

Kur'an rehber olsun, durulsun zaman!

 

Canı inşa eder, İslamî yolda,

Şerri alır gider, ihsanî elde,

Sevgiye tat katar, irfanî kulda,

Fikirlerle dolsun, sorulsun mekân!

 

Dünyaya sevgiyi, getirecek o,

Savaşları kini, bitirecek o,

Dostluğun tahtına, oturacak o,

Kur'an kapısından, girilsin her an!

 

Sadra şifa verir, okundukça hep,

Hüzün sona erer, dokundukça hep,

Sıcaklığı sarar, bakındıkça hep,

Gönüller verilsin, sarılsın canan!

Yazarın Diğer Yazıları