İBRETLİK BİR HİKÂYE

Kuranı Kerimi 9 Defa Yazarak; "Kuran Katibi” namıyla meşhur, kendi parasıyla hayrat kuran ve hurufu Kur'an'iye'nin muhafazasına hayatını vakfeden VAKIF İNSAN Esseyyid Ahmet Hüsrev ALTINBAŞAK Efendinin bir hikayesi;

Ahmet Hüsrev Altınbaşak Efendi Hazretlerini, çıkacak bir kargaşa sonunda ölüp gitsin diye önce içinde altmış kadar cani ve katilin bulunduğu koğuşa koyarlar.

Hüsrev Altınbaşak, bu koğuşa girer girmez selam verir, fakat selamını kimse almaz. Koğuşun bir köşesine geçip oturur. Üç gün beton üzerinde soğukta, yataksız yorgansız yatar.

Bu zaman zarfında namazını hiç aksatmadan kıldığını gören iri yarı koğuş ağası, üçüncü günün sonunda yanına gelerek, üst perdeden , "Hoca, benim bir sorum var, cevaplayabilir misin?” der.

Hüsrev Altınbaşak: ”Bildiğim bir soruysa cevap veririm, sor bakalım” dedikten sonra aralarında şu konuşma geçer:

-Ben, on beş cana kıydım, türlü türlü suç işledim. Bu durumda ben cennete girebilir miyim?

-Otur da sana cevap vereyim. Sen nerelisin?

"Karadenizliyim.

-Karadeniz'e bir damla su damlatsak artar mı?

"Artmaz.

-Peki, ondan bir damla alsak azalır mı?

"Azalmaz, bir damla sudan ne çıkar?

-İşte aynen bunun gibi Cenab-ı Hakkın sonsuz rahmet denizleri yanında senin günahların bir damla su bile olmaz. Eğer sen pişman olur, sadakat ile tövbe eder, beş vakit namazını kılarsan, değil cennete, orta yerine bile girersin.

Bunun üzerine koğuş ağası kalkar ve mahkumlara dönerek ,”Heyyyyt ulan hergeleler, bana bile cennet olduğuna göre size hayda hayda vardır, haydi toparlanın bakalım!" Diye bağırır.

Koğuş ağası, koğuşun köşesinde kullandıkları bir musluğun etrafını battaniyeyle çevirdikten sonra herkesin orada gusledip abdest almasını emreder. Bütün mahkumlar gusledip abdest alırlar .

O sırada öğle namazının vakti girer. Ağa, Hüsrev Altınbaşak'a gelerek:

- ”Hocam buyur, bundan sonra sen imamsın, biz cemaat" der. O günden sonra beş vakit namazı birlikte kılarlar. Bu arada Hüsrev Altınbaşakın başında sarık gören mahkumlar, sarıksız olmaz diye düşünüp yatak çarşaflarını yırtarak başlarına sarık diye dolarlar.

Mahkumların başları sarılı bir şekilde Hüsrev Altınbaşak'ın ardında namaza durduklarını gören gardiyanlar şaşkına döner.

Akşam olduğunda koğuş ağası bütün mahkumları toplar ve onlara şöyle seslenir:

-”Heyyyy size söylüyorum, herkes yatağını alıp koğuşun ortasına getirsin.” Yataklar gelince bunları üst üste koyduktan sonra Hüsrev Altınbaşak'a döner:

-”Hocam bize ceza olarak şimdide üç gün bu yatakların üstünde" yatacaksın” der.

Hüsrev Altınbaşak mahcup ve şaşkındır. "Hayır olmaz” der .

"Olur, çünkü sen geldiğinde üç gün biz seni yerde soğuk betonda yatırdık, hatırını bile sormadık. Şimdi biz de ceza olarak üç gün ceza olarak yerde yatacağız, sen bu yatakların üstünde yatacaksın” der.

Hüsrev Altınbaşak:

- "kardeşim, siz onu bilmeden yaptınız. Ben bile bile buna razı olamam. Vicdanım beni uyutmaz iyisi mi siz bana yatacak bir yatak verin yeter "der.

Artık koğuşta namazlar, arasındaki uzun tesbihatlarıyla kılınır. Bir gün koğuş ağası Hüsrev Altınbaşakın tahliyesi yaklaştığı sırada önünde el pençe divan durarak:

-”Hocam eğer ben buradan sağ sağlam çıkarsam, sen dünyanın neresinde olursan ol, vallahi ilk işim seni ziyarete gelmek olacak” cevabını verir.

 

Rabbim, gönül insanlarımızın sayısını artırsın.

 

 

Az Bulunuyor!

Gezsen kâinatı bulurum diye,
Ruhu temiz duran az bulunuyor,
Sohbetle derdini alırım diye,
Gönüllere giren az bulunuyor!

 

Hakka ibadettir halka hizmetler,
Kur'an içindeki nice hikmetler,
Allah'ın lütfudur güzel nimetler,
Gerçekleri gören az bulunuyor!

 

Kılık ve kıyafet adam etmiyor,
Şölen ve ziyafet lezzet katmıyor,
Maskeli tavırlar özde tutmuyor,
Sevdiğini saran az bulunuyor!

 

Rabtan uzak kalan tefekkür bilmez,
Masivaya dalan tezekkür bilmez,
Kula nankör olan teşekkür bilmez,
Kalbi Hakka varan az bulunuyor!

 

Leyla'yı bulanlar Mecnunu bilir,
Müslüman olanlar mahbubu bulur,
Nefsini bilenler Rabbini bilir,
Hakikate eren az bulunuyor!

Yazarın Diğer Yazıları