ISLAH-I NEFSETMEK

"Nefsini bilen Rabbini bilir” denir. Bu, İslam ahlakında önemli bir yere sahiptir. Kur'an'ın amacı ahlakı güzelleştirmektir. Bunun için sevgili peygamberimiz:

"Ben, mekârim-i ahlakı tamamlamak için gönderildim” buyurur. Hz. Aişe'ye:

"Hz. Peygamberin ahlakı nasıldı?” diye sorduklarında;

"Siz, Kur'an okumuyor musunuz? O'nun ahlakı Kur'an idi” cevabını verir.

İbadetler, ahlakımızı güzelleştirmek, temiz toplum hasıl etmek içindir. Değilse Rabbimizin, bizin ne namazımıza, ne orucumuza, ne haccımıza, ne de zekatımıza… ihtiyacı var.

Oruçtaki; "İmsak” şuuru, bütün kötü, yanlış, hatalarla dolu yönümüzü kapatıp, bu olumsuzlukları tutup, herkesin sevdiği, itibar ettiği insan olmaktır.

"Mümin, başkalarının senin elinden, dilinden rahatsız olmadığı kişidir.” Aslında "Mümin” demek; emin olunan, güvenilen, saygı duyulan… anlamına gelir.

İnsanlardan, gençlerden ve Z kuşağından şikayet ederiz. Onların oruç tutmadığını, namaz kılmadığını, İslamî hassasiyetlere sahip olmadığından dem vurur. Ortalığa kapkara bir tablo çizeriz. Devamlı, sosyal medyada kendimizin ve yaptıklarımızın reklamına soyunur, "İspat-ı Nefis ederiz” Halbuki İspat-ı nefis değil, ıslah-ı nefse ihtiyacımız var.

Hz. Ömer'in;

"Bugün Allah için ne yaptın?” sorusunu kendimize sormalıyız. O zaman mutmain olan nefis, doğrudan doğruya bizi Huzur, mutluluk, barış ve sevgi… dünyasına götürecektir.

İşimiz rast mı gitmiyor? İki yakamız bir araya gelmiyor mu? Müslümanların neden bu kadar perişan vaziyette olduklarının altında yatan; Hasbi ve harbi değil, hesabi olduğumuzdan, imani tatlılığı gönlümüze yerleştirmememizden kaynaklanıyor.

Hz. Hacer'i sevdiren, Hz. İbrahim ve Hz. İsmail'i gönüllerimize nakşeden husus; hasbi imana sahip olmalarındandır.

  1. çeki düzen vermedikçe, nefis atına dizgin vurmadıkça, kararlı ve dimdik kıyamda durmadıkça ıslah-ı nefis etmemiz hayal olur. Dolayısıyla şikayete de hakkımız olmaz. Peygamberlerin en birinci görevi ıslah-ı nefis ederek toplumun huzuruna çıkmaları ve toplum tarafından sevilmeleridir. Hz. Peygambere: "Muhammed'ül Emin” denmesi boşuna değildir.

 

 

Az Bulunuyor!

 

Gezsen kâinatı bulurum diye,

Ruhu temiz duran az bulunuyor,

Sohbetle derdini alırım diye,

Gönüllere giren az bulunuyor!

 

Hakka ibadettir halka hizmetler,

Kur'an içindeki nice hikmetler,

Allah'ın lütfudur güzel nimetler,

Gerçekleri gören az bulunuyor!

 

Kılık kıyafetler adam etmiyor,

Şölen ziyafetler lezzet katmıyor,

Maskeli tavırlar özde tutmuyor,

Sevdiğini saran az bulunuyor!

 

Rabtan uzak kalan tefekkür bilmez,

Masivaya dalan tezekkür bilmez,

Kula nankör olan teşekkür bilmez,

Kalbi Hakka varan az bulunuyor!

 

Leyla'yı bulanlar Mecnunu bilir,

Müslüman olanlar mahbubu bulur,

Nefsini bilenler Rabbini bilir,

Hakikate eren az bulunuyor!

 

 

 

Hep Yaş Dökeriz!

Yüreğim karlandı, ellerim buydu,

Samimiyet hasta, hep yaş dökeriz,

Dünyamız harlandı, hissizce koydu,

İnsanlık iflasta, hep yaş dökeriz!

 

Gönüllerde tipi, sanki kış gibi,

Ruhlarda tufan var, bir akış gibi,

Elveda söyleyen bir bakış gibi,

Sevgiler arasta, hep yaş dökeriz!

 

Fikirler kurakta, değerlerde buz,

Ecel son durakta, çok yoruluruz,

Muhabbet ırakta, hep kavruluruz,

Tüm Âdem'ler yasta, hep yaş dökeriz!

 

Kalmamıştır asla, düşünce beyin,

İhsanın anlamı, bilmez ki neyin?

Duygular mezarda, ruhu yok şeyin,

İz'anlar iflasta, hep yaş dökeriz!

Yazarın Diğer Yazıları