Kalem Dile Geldi!

TYB'nin üyesi olduğum yıldan beri yakinen tanıdığım, yazıları, konferansları, söyleşileri ve kitaplarıyla gönüllerde taht kuran değerli yazar ve hikayeci gönül insanlarını dinleme ve istifade etme şansına sahip oldum.

Demek ki kalem dile gelince, insanların gönlüne sıcak meltemler esiyormuş! Kalem dile gelince kelam susuyor, her şey kalemin sesine kulak veriyormuş! Biz de, geçtiğimiz Cumartesi günü böyle bir güzellik yaşadık.

Üç tane, birbirinden kıymetli yazarın yazarlık hikayeleri ve son eserlerinin yazılış serüvenine şahitlik ettik. Rabbim yollarını açık, kalemlerini daim, ilhamlarını bol eylesin.

Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi, Konya Büyükşehir Belediyesi ve Selçuklu Belediyesinin katkılarıyla 25.Altın yılı kültürel etkinliklerinde 35.haftada yazar Melahat Ürkmez, Hüzeyme Yeşim Koçak ve Fatma Şeref Polat'ın konuk olduğu "Kalem Dile Gelince” başlıklı bir söyleşi gerçekleştirdi.

Fatma Şeref Polat; "Kalem dile gelince, dilden söyler dillere gönüllere değer." dedi ve son kitabı Yolcular Okulu isimli çocuk serisi hakkında bilgi verdi.

Kalem, kelam, kelime, birçok çağrışıma açık çok derin ve geniş bir alan. İlk aklıma gelen ‘Kalemle yazmayı öğreten O'dur' ve ‘Âdeme kelimeleri öğretti' ayeti. Bu yüzden ‘Kalem Dile Gelince' başlığı beni çok etkiledi. İlâhî kelamdan sonra ise bir insandan zuhur eden cümleler şairimizin ‘Aşk deyince kalem elden düşüyor' dizesi ilk akla gelenlerden. Bizimki bu kadar derin değil belki ama her kitabın yazılışı da bir başka hikâye, bir başka kitap oluşturabilir.”

Yazar Melahat Ürkmez, son eseri "Lâle Devri'nden Bir Âlim/Hadîmî” adlı romanını ve geçtiğimiz aylarda sahnelenen senaryosundan bahsetti.

Ebu Said el Hadîmî, bir din âlimi olmasının yanı sıra seksen tane eser telif etmiştir. Osmanlı'nın ilk hukuk kitabını yazmış hattâ bu eseri sonraki anayasalarda ana kaynak olarak alınmıştır. Sekiz sene süren yüksek ilim tahsilini İstanbul Medresesi'nde tamamladıktan sonra Hadim'e dönmek istediğinde, hocası Kazâbâdî Ahmed Efendi İstanbul Medresesinde Müderris olarak kalmasını istemiş ancak Hadîmî Hazretleri af dileyerek babasının Hadim'deki medresesine dönmüştür. Daha sonra III. Ahmed tarafından en yetkin âlim olarak İstanbul'a çağırılmış ve yapılan münazarada Avrupa'dan gelen müsteşriklerin karşısına çıkarılmış, bilgisine ve ilmine hayran olunca III. Ahmed de en yüksek makamlar teklif ederek İstanbul'da kalmasını istemiş yine Hz. Hadîmî maruzat belirterek Hadim Medresesi'ne dönmüştür. Daha sonra I.Mahmud da davet ederek aynı teklifi yapmıştır. İdealist bir müderris olan Hadîmî, medresesini öyle geliştirmiş ki İstanbul medreseleriyle denk duruma getirmiş. Osmanlı Ülkesinin her yanından talebe akın etmiş, medresesinde çok önemli isimler yetişmiştir. Hacı Beşir Ağa Hadîmî Hazretlerine hediye olarak tarihî Hadim kütüphanesini yaptırmış, bu kütüphaneye Osman Şehdi Efendi, zamanın padişahları çok sayıda kitap vakfetmiştir. Ülkesine, milletine, ilmine ve inancına hizmet etmek için üç yaşından itibaren ömrünün sonuna kadar duraksamadan çalışmış; büyük bir müftü, müderris, mütefekkir, âlim olmuş; öğrendiklerini öğretmiş; yazdıklarını ve öğrettiklerini hayatına şiar edinmiş, hiç sapmamış; ilmiyle amel etmiş; mevkiye, makama önem vermemiş; kendisine pek çok maddi destek geldiği halde hepsini medresesine ve medresesindeki talebelere, müderrislere harcamış, kendisi müftülük maaşı ile geçimini sürdürmüş mükemmel bir insandır.”

Yazar Hüzeyme Yeşim Koçak, konuşmasında kalem(in)e bal çalındığını; düşüncenin şekillenmesi ve dökümünün, kâğıt üzerindeki görünümü ve yankısının kendisini mest ve mesut eden bir süreç olduğunu söyledi.

Bu doğuşların ve açılışların mutluluk verici olduğunu; fakat aynı zamanda da gerilimli olduğuna vurgu yapan Hüzeyme Yeşim Koçak, yayınlanmış bazı kitaplarının hikâyesinden, arka planından ve sonuçlarından, yazarlığın getirdiği hayatı okuma, anlamlandırma ve yazma eylemlerinden bahsederek; kitaplarından ve öykülerinden örnekler verdi.

Son kitabı "Hayat 7 Renktir”den de bahseden Hüzeyme Yeşim; "Bütün o anlam katmanına, rengârenk dillere; akla, aşka, güzelliğe, erdeme, inanca, umuda, çalışma ve inşaya rağmen hayat gerçekten iki renkten, siyah ve beyazdan mı ibarettir? Bir kara duyguya, hazin bir döneme hapsolsak da; kaderin üstünde bir kader, hikâyenin üstünde bir hikâye, keder yumağının ötesinde başka bir âlem, haber, perde arkası, kazanç kapısı ya da rahmet payları vardır. Akan tarihle, şartlarla, bir güzellik ve hikmet boyutunu yıllar sonra anlayabiliyordunuz. Dünya dar geldiği gibi, bazen yeryüzü genişleyebilirdi de.

Okurla buluşmak üzere olan yeni öykü kitabı "Sevdalı Bir Yelpaze'ye de değinen Koçak; esasında kitabının, hikâyesindeki desen, edebî denk ve renklerden ibaret bir yelpaze olduğunu belirttikten sonra Yazarlar Birliği'nde geçen bir hikâyesinden bölümler sundu.

 

Yazarlarımız!

Aklını kullanır, fikir üretir,

Tefekkür eder hep, ilim öğretir,

Hak emrini dinler, beyin terletir,

Gönüllere girer, yazarlarımız!

 

Dertlere dermandır, ibretli sözü,

Merhametle dolu, şefkatli özü,

Okumayı sever, kitapta gözü,

Gönüller sultanı, yazarlarımız!

 

Halkın ta kendisi, ilmi tarayan,

Dertliye çaredir, derman arayan,

Barışa aşıktır, kardeşçe yanan,

Kalplere ilaçtır, yazarlarımız!

 

Kitabı dost bilir, halka ulaşır,

Düşünceleriyle, Hakka ulaşır,

Tevazu sergiler, Rabba ulaşır,

Tefekkür mimarı yazarlarımız!

 

Kırmaz kırılmaz hiç, sevgiyle bakar,

Hoş görülüdür hep, gönüle akar,

Kibri ve riyayı, kökünden yakar,

Gönüller fatihi, yazarlarımız!

 

Deniz kadar derin, yürekleri var,

Kalem tutan eller, bilekleri var,

Semaya yükselen, dilekleri var,

Allah'ın sevdiği yazarlarımız!

 

Annedir babadır, evlattır, eştir,

O akrandır dosttur, hep arkadaştır,

Gönüller sultanı, can vatandaştır,

İçimizden biri, yazarlarımız!


Yazarın Diğer Yazıları