KUR’AN’LA DÜŞÜNMEK, KUR’AN’CA TEFEKKÜR
Sürdürülebilir ekonomik bir refahı sağlamak zorundayız
Lider dediğin hakaret eder!
TERÖRSÜZ TÜRKİYE: “PEYNİR BÜYÜK YOL KISA?!”
Biz bu ihaneti unutursak…
Devletsizlerin Sinsi İhaneti
Teröristlerin Ön Şartsız Silah Bırakmalarını Destekliyorum
Divriği’yi Görmeden Ölmeyin!
ÜMİDİMİZ VAR
Elektrikli Otomobiller ve Gerçek Menzilleri
Perdeler Anılar Kapılar
İSLAM TOPLUMUNUN TEMEL AYRIŞMA NOKTALARINDA BİRLEŞTİRİCİ BİR ŞAHSİYET HASAN el-BENNÂ
BASIN DİLİ
Oyun Kaliteli Galibiyet Güzel
REZİLLİK DİZ BOYU
"KUR'AN'LA TEFEKKÜR”; Kur'an'lı Tefekkür, Kur'an'ca tefekkür, İnsanca ve irfanî tefekkür… demektir. Konuya girmeden önce Tefekkür kavramı üzerinde durmakta fayda var.
Tefekkür Nedir?
Tefekkür, ‘düşünmek' demektir. Herhangi bir konuda derin düşünerek onun şuuruna varmaktır.
Tefekkür insana mahsus bir özelliktir ve bu yüzden insanı diğer mahluklardan ayıran en önemli özellik tefekkürdür.
İslâmiyet'te düşünmek çok önemlidir. Kullar zikrin kemaline ermek istiyorlarsa, dünyada ve kâinatta sergilenen ilahi kudret tecellileri üzerine derin bir şekilde tefekkür etmelidirler.
Selim bir akıl ve kalple tefekkür eden bir Mümin için; kâinatta sergilenen ilâhî kudret kanıtlarının her biri feyz alınacak, hayret edilecek ve ibret alınacak şeylerdir.
İbret almak için bakan Müslüman, insanın yaratılış safhalarını, vücudundaki benzersiz sistemleri, çevresindeki diğer canlıları, yeryüzünü, gökyüzünü, atomun moleküllerini, Güneş Sistemini ve en minik detaydan en büyük fezaya kadar daha birçok şeyin üzerine tefekkür eder ve baktığı her şeyde Allah'ın (c.c.) kudretini görebilir.
İnsanoğlunun idrakinin sınırlarını zorlayan sonsuz yaradılış ve nimet üzerine tefekkür etmek, Allah'ın (c.c.) yarattıklarını düşünmek, sevaplarını ve günahlarını düşünmek, azaplarını ve mükâfatlarını düşünmek, akıl ile doğruyu düşünmek, tefekkürün gerekliliklerindendir.
Bir Müslüman hayatın her alanına her an tefekkür ile yaklaşmalı, tefekkür etmeyi de ona sağlayanın yine Allah (c.c.) olduğunu unutmadan şükür ile yaşamalıdır.
Tefekküre ihtiyacımız var. Hadiselere ibret nazarıyla bakıp bir sonuç çıkarması, her olayın yaratıcısının Rabbimiz olduğunu bilince, hayat tarzımız değişiyor. Bir başka bakıyoruz insanlara, olaylara, tabiata...
Namazlarımız daha anlamlı oluyor, aile sohbetlerimizin içi doluyor, birbirimizi daha çok anlamaya çalışıyoruz, müsamahayı (Hoşgörü veya tolerans) daha fazla kullanır olduk. Çok yumuşak tabiata sahip birer fert durumuna geldik. Karantina bizi terbiye etmeye başladı!
Daha fazla sabretmeyi, daha çok şükretmeyi denemeye başladık. İsrafın ne demek olduğunu, iktisadın ne kadar güzel ve yerinde kullanıldığını gördük, görüyoruz.
İlahi mesajların daha canlılığını koruduğu, Kur'an ilkelerinin hala taze durduğu ve güncel olduğu, toplumu düzene sokmakta en etkili yöntem olduğu gerçeğini bir kez daha düşünme fırsatı yakalıyoruz.
Aslında Allah'ımızın direktiflerinden dışarı çıkmanın mümkün olmadığını bir kez daha görmüş, tefekkür etme imkânına kavuşmuş bulunuyoruz. İnsan, teknolojide, teknikte, medeniyette, ilimde… ne kadar ilerlerse ilerlesin Rabbimiz isterse küçücük, gözle görülmeyen bir nesneyle dünyanın altını üstüne getirme gücüne sahip!
Nuh tufanı, Lût kavminin, homoseksüel ilişkileri sonunda yerin dibine batması, Firavun ve Firavun zihniyetlerin, insanlara zulmü sonucunda denizde boğulup sulara gark olması, Allah'ın varlık ve birliğini inkâr eden, onun idaresi altındaki dünyayı, evreni kafasına göre dizayn etmeye çalışan, "Allah dünyaya karışmasın, o, ahiret işine baksın” diyerek edepsizce, hadsizce tavır sergileyenler, dünyevi gücün her şey olduğu vehmine kapılanların akıllarını başlarına alması gerektiğini anlatır Kur'an'ımız. Yaşadığımız bu hengâme onu açık ve net olarak gösteriyor. Her şerde bir hayır vardır denen bu olsa gerek!
Kur'anla Tefekkür konusuna, Rabbimizle yaptığımız sözleşme olan, "elest bezmiyle” başlamak gerekir.
Çocukluğumuzda, camilere, önce cüz veya elif ba, sonra Kur'an okumaya giderdik. Hocamız; "Müslüman mısın?” diye sorar, ardından bizler; "elhamdülillah” deyince, "ne zamandan beri Müslümansın?” diye eklerdi. Biz, bu soruya bir şey diyemezdik. Ne söyleneceğini, nasıl söyleneceğini bilmiyorduk. Ama hocamız; "kâlû bela zamanından beri Müslümanız” diye cevap verirdi. Yine hocamız, "kâlû bela” ne demek?” diye sorar ve cevabı kendisi verirdi;
KALU BELA; bir sözleşmedir.
Bezm-i elest; "la ilahe illallah Muhammeden resulullah” Allah'tan başka ilah yoktur. Muhammed (SAV) O'nun resulüdür cümleleri içinde cereyan eder.
"Fe'stekım kema ümirte” Emir olunduğun gibi dosdoğru ol.
Bunun adına; "L”dan "İLL” ya demek doğru olmaktadır.
Hayat iki kelimeden ibaret; "L” ve "İLL”. Evet diyebilmek için önce hayır demeyi öğrenmek, hayatımızda; "Hayır” lara da yer vermek gerekir.
"Doğrudan Kur'andan alarak ilhamı,
Asrın idrakine söyletmeliyiz İslâm'ı” (M.Akif Ersoy)
Kur'an; sakınanlar ve arınanlar için bir yol göstericidir.
Kur'an;
İnancı düzeltmek, ahlakı güzelleştirmek, dünya hayatını düzene koymak, ilahi irade, rıza ve düzene uygun bir dünya hayatından sonra ebedi mutluluklarını kazandırmak için gönderildi.
Kur'anın; "belhum adal” dediği; "hayvanlardan daha aşağı” duruma düşmemek, Kur'anla yaşamakla mümkündür.
Kur'anla yaşamak, aynı zamanda Kur'anla İletişim kurmaktır.
Mümin şahsiyet; Kur'an'la iletişim içine girer. Bu, her Ramazan ayında "hatim yarışı”na girerek, el alem; "ne çok hatim yapmış, ne kadar iyi okuyor” diye iftihar vesilesi yapmakla olmaz. Kur'an'ı, yükseklere koyarak, gelin ve damatların odalarında süs olsun diye nakışlı kaplarda saklamakla şahsiyet elde edemeyiz.
Mümin; aynı zamanda ve her şeyden önce Allah'la iletişim kuran, Kur'an okudukça, Allah'la konuştuğunu bilen insandır.
Kur'an'la iletişime geçen; hurafelerden, akıl ve düşünceye aykırı davranışlardan, ilme ters tutumlardan uzak kalan, Kur'an'ca iletişimi hayat iksiri olarak gören, barışı, kardeşliği, diğer dinlerden olanlara karşı hoşgörüyü, insan sevgisini, adaleti, eşitliği, "veren el” olmayı, "bugün Allah için ne yaptın?” anlayışına ilgisiz kalamayan kimsedir. |
|
Aslında Kur'an bizden, aksiyoner olmamızı, tembellikten, mıymıntılıktan, bana necilikten, beni ilgilendirmez tavırlarından, aymazlıktan, vurdumduymazlıktan, kendine Müslüman olmaktan, sadece kendi çıkarını düşünmekten… kurtulmamızı ister. Başkasının aklıyla değil, kendi aklımızı kullanmayı, başkasının düşünmesi değil kendimizin düşünmesini, başkasının inanması değil kendimizin inanmasını, şeyhlerin, hocaların, hacıların, üstadların, müftülerin, imamların… aklıyla değil, onların dedikleri değil, Kur'an'ın dediği, Allah'ın buyurduğu istikamette ve de kendi aklımızı da devreye sokarak yaşamak en doğru ve en ideal olanıdır.
Kur'an, emanet akıl istemez. Kendi aklımızın, kendi irademizin, kendi düşüncemizin, kendi fikirlerimizin devreye sokulmasından yanadır. Onun için şöyle denir; "sağ gözün sol göze faydası yoktur”, "insan yalnız doğar, yalnız sıkıntı çeker ve yalnız ölür.”
Mümin; aynı zamanda ve her şeyden önce Allah'la iletişim kuran, Kur'an okudukça, Allah'la konuştuğunu bilen insandır.
Mümin, Kişilik sahibidir. Kurandan yolu geçmeyen veya ruhu, gönlü Kur'an'la sulanmayan insanlar; fedakârlık, vefakârlık, sorumluluk, elini taş altına koyma bilincinden uzaktır.
Ramazan ayından başlamak ve devam ettirmek üzere Kur'an'ı hayatımızın mihveri yapmak zorundayız. Kur'an'ı hayat mihveri yapmayan insanlar empati kuramaz, "Salih amel” içinde olamaz, "emir olunduğun gibi dosdoğru ol” anlayışını idrak edemez. Kur'an'ca iletişime şaşı bakanlar; "niçin yapmadığınızı söylersiniz?”, "ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol” ruhundan habersizdir.
Temiz toplumun anahtarı; Kur'an'ca yaşamakta yani Kur'an'la iletişimdedir. Çünkü bu ruhla iletişime girenler; ticarette hile yapamaz, müşterisine bozuk ve hileli mal veremez, yaya kaldırımlara mal koyup yayaların geçmesine engel olamaz. Teraziyi hileli tutamaz. Faizle alışverişin "haram” olduğu şuuru içindedir. Borçlandığı zaman; yazılı hale getirir ve şahitlendirir.
Tefekkür kelimesi, Allah'ın yaratış şeklini, kainatı ve yaşamı düşünmek anlamını içermektedir. İnsan, yaşadığı hayatı analiz etmeli, düşünmelidir. Çevrede olan her şeye anlamlar yüklemek ve açıklama getirmek tefekkür kelimesiyle karşılık bulmaktadır.
Tefekkür, bazen insanın kendi yaşamını değerlendirmesi anlamına da gelmektedir. Yani tefekkür nedir sorusu, insanın kendiyle yüzleşmesi olarak da açıklanabilir. İnsanın günahlarını düşünmesi, yaptığı hataları hatırlaması da bir tefekkürdür. Ve bu hatalardan bir ders çıkararak, onların tekrarına düşmemek, tefekkürün içerdiği kavramlardır.
Kur'an
Cebeli Hıra'dan yükselen Hak ses,
Resulü titretti İlahî nefes,
Derdine em bulur onunla herkes,
Sadra şifa verir yüce Kur'an'ım!
Tilavet olunur gündüz ve gece,
Ruhu dinlendirir okunan hece,
Yetişemez nakes Rahmanî güce,
Gönle sefa verir yüce Kur'an'ım!
İhya eder anı şafi haliyle,
Kuşatır cihanı Hak cemaliyle,
Doldurur mekânı pak ahvaliyle,
Kula deha verir yüce Kur'an'ım!
Vahdeti haykırır baştan sona dek,
Kula kul olmayı hep reddederek,
Her şeyi daim O'ndan isteyerek
Cana reha verir yüce Kur'an'ım!
Şirki silkeleyen ilkeler vardır,
Gerçeği haykıran bilgeler vardır,
Tagutları yenen belgeler vardır,
Hakka baha verir yüce Kur'an'ım!
15 TEMMUZ VE TERÖRSÜZ TÜRKİYE
ALLAH’IN; HER ŞEYİ GÖRÜP GÖZETLEDİĞİNİ BİLEN KÖTÜLÜK YAPAMAZ
TERÖRSÜZ TÜRKİYE AMACINA ULAŞACAKTIR
HER ZALİM CEZASINI ÇEKECEK!
LEMAN DERGİSİNE
AH SAMİMİYET!
HICRETİ ANLAYABİLMEK
ATEŞ KES MUAMMASI!
BU KAVGA NEREYE KADAR?
40 YIL, 40 DAVA