‘Leküm Dinüküm Ve Liyedin’

Her zaman, her yerde, her durumda… görmek mümkün marjinal grupları! O gruplar; birileri tarafından yönlendirilir, birileri tarafından kullanılır! Kabak da; amaçları okumak, ülkeye ve insanlığa hizmet etmek isteyenlerin başına patlar!
Geçtiğimiz günlerde ODTÜ’de olan olaylar da marjinal birkaç kişinin eseri! Bu tipler, dışarıdan gelir. Belki içeride birkaç tane de sempatizan bulabilir, ama uzun soluklu olmaz!
Bunlar olası şeyler. Fakat olmaması gereken, olması doğru olmayan, akılla, mantıkla izah edilemeyen husus; bu marjinal gruplara görevliler niçin izin verdi? Güvenlik görevlileri bu tiplere neden göz yumdu? İster okul içinden, isterse okul dışından olsun, okulun güvenliğinden; “güvenlik görevlileri” sorumlu değil mi? Okulun yönetimi bu konuyu ele almalıdır, alacaktır, almak zorundadır.
Okullarda, kurumlarda, insanların olduğu her yerde… her inançtan, her ırktan, her milletten, her düşünceden, her anlayıştan insanın olması gayet normaldir. Hiçbir insana; “sen neden böyle inanıyorsun? Neden başını örtüyorsun? Neden sakal veya bıyık bırakıyorsun? Niçin şöyle veya böyle giyiniyorsun? Benim gibi neden düşünmüyorsun?...” denebilir mi?
Bazı kendini bilmezler tarafından insanlara “mahalle baskısı” uygulanıyor! İnancından dolayı başını örten öğrenciler; pankartlarla taciz ediliyor! Bu yönüyle ODTÜ, iyi bir sicile sahip değil!
Meseleyi ODTÜ olarak değerlendirmek ne kadar doğru bilemiyorum ama “İslami tandanslı” bir anlayışa hep bu okuldan tepki geliyor! Daha önceleri de; Deniz Gezmiş’i o zamanın Rektörü bu okulda saklamıştı! Dahası, daha dün denecek kadar yakın zamanda İstanbul Üniversitesi rektör yardımcısı ve bu gün halen siyasetin içinde olan birisi okulda “ikna odaları” oluşturarak, başıörtülü öğrencilerin başını- artık nasıl bir tehdit yapıyorsa- açtırmamdı mı? Yine aynı üniversitenin rektörü, inançlı insanları fişlemedi mi? Görevlerine son vermedi mi?  
Daha önce Taksim Gezi Parkı’ndaki eylemler de böyle başlamıştı! Arkasından, camiye ayakkabılarıyla girip, içki içip, tuvaletini yapanlar… basına yansıdı! Bir de baktık ki, Taksim’deki masum olay(!) Türkiye’nin her tarafına yayıldı! Meğer; arka planda hükümeti zayıflatıp, devirmek ve kaos meydana getirmek varmış! Bunlara da, yabancı ülkeler ve yurdumuzdaki terör destekçileri yardım etmiş! Hepsini gördük, okuduk ve yargıya intikal etti!            
“Tahammül kültürü” nü geliştirmedikçe, insanlara; “benim gibi düşüneceksin, benim gibi giyineceksin, benim dediğimi diyeceksin…” diye dayatıldıkça; ne okumanın, ne ülkeye hizmetin ve ne de insan olmanın bir anlamı olur! Böyle bir anlayışla demokrasiyi yakalayamayız!
Hani Laiklik? Nerede din ve vicdan hürriyeti? Hani ne oldu İnsan hakları? Yoksa yıllardır hasretini çektiğiniz batı ve modernleşmek; “Allah’ı, din’i, Peygamberler’i, Kutsal kitapları, ahlakı saf dışı bırakmak” mı? Sizin anlayışınızda; “kim inanıyorsa, kim Müslüman’ım diyorsa ona yaşama hakkı tanınmaz” mantığı mı var?  


Yunus şöyle der;
“Elif okuduk ötürü,
Pazar eyledik götürü,
Yaratılanı hoş gördük,
Yaratandan ötürü!”
Hiç unutmam; Danıştay saldırısı olduğu zaman, alel acele açıklama yaptı bir gazetenin yazarı ve aynı zamanda bir hukukçu; “bunu şeriatçılar yaptı” diye! İnceleme sonunda, meselenin böyle olmadığı anlaşıldı ve saldırıyı yapanın, onun tabiriyle “şeriatçı” olmadığı görüldü! 28 Şubat’ta da aynı senaryolar uygulanmadı mı?
Bunun tersi de doğru, yani, inancı olmayanlar, hiçbir şeye ve hiçbir kutsala inancı bulunmayanlara karşı da, inananların tahammül etmesi gerekli! “leküm dinüküm ve liyedin”.


Yazarın Diğer Yazıları