Mağfiret Bölümüne Girdik

Kutsal ay, Kur’an ayı, mağfiret ayı, kurtuluşa vesile olan kutlu ve mutlu ay ramazanın 10’nu geride bıraktık! İlk onu; rahmet, ikinci onu mağfiret, üçüncü onu; cehennemden azat olmak olarak tavsif edilen mübarek ayın mağfiret kısmına girmiş bulunuyoruz!
Sayılı gün çabuk geçer. Aşırı sıcaklara, bunaltıcı bir iklime rağmen hamdolsun yüce yaratanımız bir kolaylık veriyor. Yeter ki bizler yaptıklarımızın sorumluluğunda olalım. Zaten ramazan ayı, sorumluluk ayı, iradeyi bileme mevsimi, ellerimizi taşların altına koyma vaktidir!
Ramazandan önceki halimizle, şimdiki halimiz arasında büyük bir değişiklik var! Öncelikle; susuzluğa, sıcağa, başkalarını düşünmeye doğru bir adım atmış bulunuyoruz! Bunun açık örneğini; Burma, yeni adıyla Myanmar’daki Arakanlı Müslümanlara el uzatmayı gösterebiliriz. Mağfirete erebilmek için bize verilen nimetlerin kadrini bilmek, Ramazanın ne anlama geldiğinin şuuru içinde olmak zorundayız. Allah’a ne kadar şükretsek, ne kadar hamdetsek yine de az!
Her gün, her saat, her saniye ve salise bize nimetlerini yağdırıyor, hem de sağanak sağanak! Bunu Fuzuli şu beytinde ne güzel dile getirir;
“Yılda bir kurban keserler halk-ı âlem ıyd için,
Dem be dem, saat be saat ben senin kurbanınam!”

“ey cefa- yı tu zi-devlet hûbter
Ve’ntikam-ı tu zi-cân mahbubter
Âşıkem ber-kahr u ber-lutfeş be- cidd
Bu’l- aceb men âşık-ı in her dü zıd.”

Şeklinde terennüm eder Mevlana. Anlamı şöyle; ey cefası mutluluktan güzel, intikamı candan daha sevimli olan! Ben senin lutfuna da kahrına da âşığım. Zira sen güzelsin ve güzelden sadece güzellik meydana gelir. Senden gelen şeyleri; bu iyi, bu kötü diye ayırmak şaşılığın ta kendisidir!  
Her şey insanın elindedir. Kimse, insan istemeden, irade etmeden bir şey yapamaz, yapmaz. Allah insana böyle bir özellik vermiş ve adına da, “irade-i cüziye” denmiştir. Eğer Allah, bize akıl, fikir, düşünme gücü vermeseydi ne sorumluluğun ve ne de imtihanın anlamı olurdu!
Aklımızı düzenli kullanmanın, gönül alemimizi düzene sokmanın en etkili olduğu ay Ramazandır. Ramazan bir çeşit Kampanya zamanıdır. Nasıl ki bazı malların kampanya mevsimi olur, ramazan ayı da bizim gönül alemimizin kampanya mevsimidir. O halde bu kampanyalardan yararlanmak ve iyi değerlendirmek zorundayız.
Geride kalan 20 günlük zaman dilimini daha diri, daha uyanık, daha çok aktif şekilde geçirip, bayramı bayram gibi idrak etmeye çalışalım. Bir kere şöyle düşünelim; okuduğumuz kur’an bize ne kadar etki etti? Kıldığımız teravihler, kalktığımız sahurlar ve hatimlerle ne derece ruh dünyamızda değişiklikler meydana getirdik? Bu yatırımı ramazandan sonra da devam ettirecek miyiz? Teravihle başlayan namaz alışkanlığımızı her zaman beş vakitle sürdürecek miyiz? Asıl olan; yoksulu, fakiri, kimsesizi, muhtacı bu ayda gözettiğimiz gibi diğer aylarda da gözetmeye devam edecek miyiz? “tut bizi ey oruç” diye feryat ettiğimiz orucun kıymetini bilecek miyiz? Biliyor muyuz?
İmamı gazali merhumun deyişiyle oruçlarımız; havassül havassın (en değerli insanların) orucu mertebesine çıktı mı? Bunun için gayret ettik mi? Ediyor muyuz?
Müslümanlık; çok konuşmak, ahkam kesmek, dediğini yapmamak değildir. İslâm, güzel ahlaktır. Her alanda, her mekanda, her zaman ve zeminde! Herkese karşı. O bakımdan Kur’an güzel ahlaktır. Peygamberimiz güzel ahlakı tamamlamak için gönderilmiştir. Eğer bunlar yoksa oruç da, namaz da, kur’an da ve diğer ibadetler de yoktur! İman’ın özü budur. Önce uygula, sonra uygulat. Örnek olmak en önemli bir olaydır. “lime tekulune ma la tef’alun” (Niçin yapmadığınızı söylersiniz?) bu ikaz kimedir? Böylesine ağır bir ikazı göz önünde bulundurmayacak mıyız?


Yazarın Diğer Yazıları