MANKURTLAŞANLARDAN MISINIZ?

TDK'ya göre mankurt: "Ulusal kimlikten uzaklaşan, içinde bulunduğu topluma yabancılaşan” demektir.

Eski çağlarda Çinliler tarafından uygulanan bir akılsızlaştırma operasyonun adıdır. Anadolu'da "Mankafa” olarak kullanılır.

Özünden uzaklaşmak, Yabancı kültürlere yakınlaşmak. Beyin yıkayarak, öz benliğinden uzaklaştırılmak. Tarihte çok çeşitli mankurtlaştırma yöntemlerinin kullanıldığını görürüz.

Cengiz Aytmatov,1980 yılında bir roman yazdı, ismi; "Gün Olur Asra Bedel”. Bazı işlemler sonucu öz benliğini yitirerek kendisini kimliksizleştiren düşmanının kuklası haline gelmiş bir zavallı insan tipi Mankurt.

Toplum içinde menfi roller üstlenen insanların tamamı mankurtlaşmada azımsanmayacak kadar ileri boyuttadır. Mankurtlaşma tarihte bir kez olmuş bitmiş bir hadise değildir. Mankurtlaşma, tarihte hemen her toplumda yaşanmış, yaşanmaya da devam etmektedir. Muhtemelen de kıyamete kadar sürecektir. Bu, insanlığın hikayesidir. Tıpkı Kabil'in, böyle bir "kötü insan” hikayesi olduğu gibi…

Mankurtlaşanlar; düşünmeyen, görmeyen, işitmeyen, hissetmeyen, akıl etmeyen, aklını efendilerine emanet etmiş, körü körüne taklit eden insanlardır.

Mankurtlaşma; Kur'andan uzaklaşma, ilahi hitabı göz ardı etme, ilk ve önemli emir olan okumayı ihmal etme…olarak anlaşılmalıdır.

"İslam ülkeleri”nde yığınlarca insan, geçmişi mutlak biçimde kutsamakta, atalarını idolleştirmektedir. Kendilerini adeta, geçmişi ve geleceği kurtarılmış ve her türlü beladan masun kılınmış bir kesitin tam ortasında hissetmektedirler.

Mankurt kafalar; "efendilerimiz” her meseleyi çözerler, her sorunu hallederler, her soruyu cevaplarlar. Şeyhim her şeyi bilir. O, hata yapmaz, kusur işlemez, şeyh, sorgulanmaz, ona soru sorulmaz…” hamakatındadır.

Mankurtlaşma en fazla Kur'an'a karşı oluşmaktadır. Kur'anı yükseklere, süslü kılıflar içinde tutmak, gelinlerin odasında muhafaza etmek, çocuklar ulaşmasın diye; dokunulamayacak yerlere koymak…

Müslüman bir genci mankurt yapmak demek doğrudan ve yalın bir biçimde onun nazarındaki Kur'an'ın yerini sıradanlaştırmak, Kur'an'ın saygınlığını bozmak demektir. Müslüman bir gencin Kur'an'a olan sarsılmaz imanı sulandırılmadıkça tam bir mankurt yapılamaz. Çünkü Kur'an, aklı hiç kimsenin ipoteğine vermemeyi emreder.

Namazı camiye kapatmak, bir mankurtlaştırmadır. "Camiler açık, namaz kılanlara karışan mı var? Başı örtülüler Arabistan'a gitsin…” mankurtça bir ifade değil mi?

Modernizm, İslam'a alternatif olarak ortaya atıldı. Modernizm; Allah'ı devre dışı bırakmanın adıdır. Modernizme göre; "islam dışı, Kur'ana kafa tutan her davranış;”modern” bir tavırdır! Modernizm; "Kur'an, bizi geri bıraktı. Din, bir afyondur. Siz şu halinizle zaten çok iyi Müslümansınız; sizin kitabınız Kur'an öyle zannettiğiniz gibi önemli bir kitap değildir. Peygamberiniz de zannettiğiniz gibi siyasete talip olmamıştır, o bir rahip gibidir; namazınızı(!) kılın, Allah'ınıza şükredin, derin memleket meselelerine burnunuzu sokmayın; ağır olun molla desinler” Anlayışı, insanları mankurtlaşmaya yöneltti.

istenen kişiler, bir biçimde kirli işlere ortak kılınmakta, çıkar hesaplarına alet edilmekte veyahut da onlara bazı sahte hedefler sahiciymiş gibi gösterilmekte ve böylece neo-mankurtun bu rolü terk edip kaçması engellenmektedir. Yani kişiler bir şekilde, efendilerine gebe bırakılmaktadırlar. Kirli ilişkilere bir kez bulaşan bir kimse, artık dönüşü olmayan bir yola girdiğini fark etmekte ve bundan böyle, mankurtlaşmayı sonuna kadar oynamaktan başka çare kalmadığını idrak etmektedir.

Toplumun çok büyük kesimi kendini, kendi geçmişini unutmuş, kendi değerlerine sırt dönmüş, kendi kendini inkar etmiş durumdadır. İnsanların beynindeki bilgi merkezinin tamamen boşaltıldığını sanmanız için yeteri kadar neden vardır. Mankurtlaştırılanların hafızası işkence ile boşaltılmıştı. Günümüzdekiler ise oldukça komplike yöntemlerle bu hale getirilmişlerdir. Elbette bu çağdaş mankurtların kafalarına deve derisi geçirilmedi. Fakat onlara öyle gözlükler takıldı ki, tamamen efendilerinin gözüyle görüyorlar. Onlar gibi düşünüyor, onlar gibi hissediyorlar.

Fikir, düşünceye zemin hazırlayan ortamdır. Fikir; akılla olur. Aklı olanın; fikri olması, fikri olanın da düşünmesi şarttır. Hani bir söz vardır; "Okumadan alim, yazmadan katip” deriz. Buna uygun şekilde; "Fikirsiz düşünenler” tabiri de günümüze uyarlanabilir.

Fikirde; olaylara objektif yaklaşım, insanları eşit görmek, her şeyde adaleti göz önünde tutmak, sabırla, azimle, gayretle ve imanla birlikte hareket etmek gerekir. Okumayan, eline hiçbir kitap, dergi almamış insanların düşünmesi mümkün değildir. Böyle düşünenlere; fikirsiz düşünenler denir.


Yazarın Diğer Yazıları