MEVLANA’YA HAKARET EDENLER AYNAYA BAKSIN!

Bazı nasipsizler, bazı kendini bilmezler, zaman zaman başka mesele yokmuş, her şey bitmiş gibi, aslı astarı olmayan, hiçbir dayanağa sahip bulunmayan hakarete sarılıyorlar!
Şiirlerine baktığımızda, hayatını okuduğumuzda açık ve net olarak görürüz ki Mevlana’da hiçbir yamukluk ve ahlaksızlık bulunmamaktadır. Hele onun Kur’an ve İslam hakkındaki sözlerine kulak verdiğimiz zaman kimsenin; “Mevlana Mecusidir” deme hakkı yoktur ve olamaz da!  
İnsan düşüncesine yepyeni bir mesaj veren ve İslam düşünürlerinin fikir ve sistemlerini, inanç akidelerini ruh, akıl ve sevgi üçgeni içinde sunan, insanlığa ahlak, din, ilim ve akıl yolunda heyecan katarak yeni ufuklar açan Mevlâna Celâleddin-i Rûmi, müstesna yüce bir varlık, ilahi bir ışık, manevi bir güneştir. Onun insan düşüncesine verdiği en büyük mesaj Aşk, Sevgi ve Birliktir. Akıl ve gönülleri kirden ve ikilikten kurtarmış ve temizlemiştir. Hz. Mevlana’nın tasavvufunda varlığın, yaratılışın ve hayatın manası Aşktır. Aşk ise Allah’ın vasıflarındandır. O’ndan başkasına âşık olmak da geçici bir hevestir. Yaratılışın sebebi, bütün hastalıkların tabibi, bencilliğin devası, elemlerin merhemi İlâhî Aşk’tır. Hz. Mevlana’nın kâinatı kucaklayan insan sevgisi ve hoşgörüsü, Allah’a olan hudutsuz aşkının ve Muhammedî feyze tam mazhar oluşunun tabiî neticesidir.
Ölümü de kötü ve ümitsizlik verici bir şey değil, Yaradan ile birleşme olarak tanımlamıştır. O yüzden Konya’da her 17 Aralık gecesi ‘Şeb-i Arus’ gecesi olarak kutlanır. Çünkü Hz. Mevlana; ölümü sevgiliye kavuşma anı yani düğün gecesi (Şeb-i Arus) olarak kabul etmiştir.
Hz. Mevlana için ölüm, sevgiliye kavuşmaktır. Bir gazelinde ölüm hakkında şöyle der:
‘Öldüğüm gün tabutum götürülürken, bende bu dünya derdi var sanma...
Benim için ağlama, yazık, vah vah deme;
Şeytanın tuzağına düşersen, o zaman eyvah demenin sırasıdır,
Cenazemi gördüğün zaman firak, ayrılık deme,
Benim kavuşmam, buluşmam işte o zamandır,
Beni toprağa verdikleri zaman, elveda elveda demeye kalkışma,
Mezar, cennet topluluğunun perdesidir.
Batmayı gördün değil mi? Doğmayı da seyret, güneşle aya gurûbdan hiç ziyan gelir mi?
Hangi tohum yere ekildi de bitmedi? Ne diye insan tohumunda şüpheye düşüyorsun?’
O bir Hak dostu ve Peygamber aşığıdır. Kendi zamanının en büyük müftüsü, sufi, arif ve âşıklarından birisidir. Hem kendi zamanını hem de kendinden sonraki zamanları derinden etkilemiş ve hala daha da etkilemeye devam etmiştir. Mevlâna, İslam dinini, şiir, sanat, raks, müzik yoluyla en ince yorumlayan kişidir. Düşünce, tecrübe, birikim ve duygularını, öğrencileri ve çevresi aracılığı ile sonraki nesillere aktarmıştır:
"Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakinin anlayabildiği kadardır."
‘Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok.
Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok.’
‘Herkes kendi zannınca dost oldu bana, kimse aramadı içimdeki sırları ama’
Hz. Mevlana, hayatı boyunca Kur’an hükümlerinin adabına riayet ederek, Allah’ın haram kıldığı şeylerden çekinmiş; kendi ilmini, irfanını, benliğini ve tüm varlığını Hz. Muhammed’in varlığında yok etmiş, gerçek takva sahibi bir şahsiyettir. Mevlâna, aziz ve yüce bir üstattır, bir filozoftur. Tek başına bir sistemdir, bir hayat ve düzendir. Ahlakı, ilmi, hikmeti, sevgisi, aklı, tavrı, idraki, davranışları ve her şeyi ile yüceliği öğreten bir hal abidesidir. Peygamber’in gerçek temsilcisi, aşkın ve aklın en yüksek öğesi ve gerçeğidir. Onun için, soyut bir Allah sevgisi yerine, somut bir sevgi, yani Hakk’ı halkta ve halkı Hak'ta sevmek gerekir.
Büyük bir Hak aşığı olan Mevlana, Aşkın efendisidir ve Aşkta yok olmuştur. Bizzat aşktır. Aşkın ne olduğunu soranlara;
"Benim gibi ol da bil, ister nur olsun, ister karanlık, o olmadıkça, onu tamamıyla bilemezsin." buyurur.
Hz. Mevlana’ya göre insan, duygu ve düşüncelerden ibarettir. Yine bir şiirinde şöyle der:
‘Ey kardeş! Sen yalnız duyuş ve düşünüşten ibaretsin,
Geri kalanın ise sadece et ve kemiktir.’
Hayatının son döneminin ürünü olan 6 ciltlik Mesnevi (defter)’si doğu edebiyatının en önemli ve en güzel edebi ve tasavvufi eserlerinden birisidir. Mesnevi yüzyıllar boyu değişik dillere çevrilmiştir. İngilizceye çevrilerek, yapıtın Batı dünyasında da tanınması sağlanmıştır. Bu muhteşem eser, Mevlana tarafından günün herhangi bir saatinde irticalen söylenmiş, kaydedilmiş ifadelerdir. Başka klasik eserlere oranla çok iyi korunmuş ve kuşaktan kuşağa aktarılmıştır. Mesnevi dostluğu arttırır, kutluluğa erenin sevinç ve şükrünü arttırır. Umut sahiplerinin umudunu arttırır. Sönen arzuları yeniden canlandırır, dağılmış bulutlar arasından doğan güneş gibidir.
Mevlevilik ise tamamen sevgi ve hoşgörü üzerine kurulmuş bir müessesedir. Mevlana’nın ölümünden sonra Mevlevilik kurumsallaşmış ve Mevlevihaneler ortaya çıkmıştır. Hazreti Mevlâna, Yaradan’a gönül veren, bütün dünyadaki yaratıkları Yaradan’dan ötürü sevmeyi ve bizlere sevgiden söz etmeyi öğreten bir aşk piridir.
Bütün dünya, onun büyük bir mutasavvıf, büyük bir İslâm düşünürü olduğunda hemfikir olmasına rağmen nereden alındığı bilinmeyen, kendini ilim adamı pozisyonunda görenlerin böylesine çirkin, böylesine edeb dışı ifadeler kullanmasını doğrusu tasvip etmek mümkün değildir! Kötü söz sahibine aittir. İt ürür, kervan yürür.


Yazarın Diğer Yazıları