MÜŞTEREK SORUMLULUĞUMUZ

"Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu imanın en zayıf derecesidir.” (Müslim, İman 78)

 

"Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun.”

(Al-i İmran Suresi (3), 104)

 

Hangi vasıtayla mümkünse ve hangisine güç yeterse kötülükleri onunla önlemek her Müslümanın üzerine düşen önemli bir görevdir.

Toplumdaki kötülükleri önlemede, genel anlamda olmak üzere, el ile, yani fiilen engel olmak yöneticilerin; dil ile, yani tebliğ, öğretim, ikaz ve nasihat ile engel olmak alimlerin; kalben buğz etmek, kötülükten nefret etmek ve tiksinmek suretiyle karşı gelmek de halkın görevidir.

İyiliği emir ve kötülükten nehiy, İslam ümmetinin müşterek sorumluluğudur.

İslam anlayışında; "bana ne”, "beni ilgilendirmez, gelen ağam giden paşam”, "bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın”, "Altta kalanın canı çıksın”, "Görmedim, duymadım, bilmiyorum” diyerek ilgisiz, vurdumduymaz ve aymaz tavırlar, üç maymunları oynamak…yanlıştır, insani değildir. Böyle bir düşünce toplumda yaygınlaşırsa, kimin eli, kimin cebinde belli olmaz. Herkes önüne gelene hakaret eder, iftira atar ve aklına gelmedik ahlaksızlık içinde bulunur.

  1. çobansızın güttüğünüzden sorumlusunuz” peygamberi sözü, hiç birimizin la yüs'el, sorumsuz davranış içinde olmamamız gerektiğini anlatır. Görmezden gel, sana mı kaldı? Dünyayı sen mi kurtaracaksın? Bırak ne halleri varsa görsünler… tarzındaki ifadeler ne insanîdir ve ne de İslamîdir. Zaten, insanî olmayan, İslamî de olmaz daha doğrusu olamaz.

Bizim çocukluğumuzda birimiz yanlış yaptığında mahalle bakkalımıza varıncaya kadar, büyükler müdahale eder ve o yanlışı ve kötülüğü gidermeye çalışırlardı. Böyle yapınca da, anneler ve babalar; "Sana ne, sen ne karışıyorsun? Çocuğumun psikolojisini bozuyorsun, özgürlüğüne engel oluyorsun…” gibi laflar etmezdi.

Her yaptığımız işte bizi bir görenin, gözetleyenin olduğunu bilmek gerekir. Zira gerçekten bizi gözetleyen yaratıcımız var. O'nun görmesi, bilmesi, duyması dışında hiçbir şey olamaz.

İbrahim Ethem'e bir genç sorar;

"Hocam, ben günah işlemek istiyorum”

İbrahim Ethem:

"Yalnız günah işlemenin üç şartı var” der.

Genç:

"Nedir o üç şart hocam?” deyince İbrahim Ethem:

"1.şart; günah işleyeceğin kişinin olmadığı yerde günah işle” deyince genç:

"Hocam, o kişinin olmadığı yer yok” cevabını verir.

2.Şart; günah işleyeceğin kişinin seni görmediği yerde günah işle” karşılığını verir.

Genç:

"Hocam, onun görmediği yer mi var?” der.

İbrahim Ethem:

"O halde günah işleyemezsin”

Genç:

"Hocam, 3.şartı da söyler misin?” deyince

İbrahim Ethem:

"Günah işleyeceğin kişinin arazisinin bulunmadığı yerde günah işle” dedikten sonra genç:

"bu, hiç mümkün değil” der ve İbrahim Ethem:

"Öyleyse günah işleyemezsin.”

  • kadar vurdumduymaz olduk ki, kimse başkasına müdahale edemiyor. Zira karşılığında sözlü veya fiili saldırıyla karşılaşıyor.

Sosyal medya böyle bir sorumsuzluk sergiliyor. Bazı kendini bilmezler, aklına estikçe, kendisi gibi düşünmeyen, kendi fikrine onay vermeyen, dediklerini demeyenlere hakaret etmekte bir sakınca görmüyor.

Durum bu merkezde olunca iş sadece yasaya kalıyor. Yasalar caydırıcı güçtür. Yapmayana, uymayana gerekli cezai müeyyidelerle karşılık verilir. Gerçekten Sosyal Medya sınırsız ve kontrolsüz içeriklerle dolu. Bir anda bazı densizler ve ahlak fukaraları tarafından olmadık hakaretlere maruz kalabiliyorsunuz. İnsanın mahremiyeti ayaklar altına düşmemeli, inanç, itikat, milli ve manevi değerler, kişilik hakları… bu derece hakarete maruz kalmamalı.

 

 

Kaybettik!

 

Çok kahveler içtik, dost hanesinden,

Telve dilde kaldı, nazı kaybettik,

Muhabbete daldık, şahanesinden,

Dost mazide kaldı, özü kaybettik!

 

Ne yakılar sardık, dert gitsin diye,

Merhemlerden sürdük, berkitsin diye,

Onulmaz yarayı, terk etsin diye,

Güzel temenniyi, sözü kaybettik!


Eğlendik ve güldük, safiyane hep,

Canana göz olduk, sahiyane hep,

Ahbaba can bulduk, dahiyane hep,

Sabırlarımızı, azı kaybettik!

 

Gülmeyi kâr kıldık, mutlu gün için,

Maskeyi bâr bildik, kutlu gün için,

Dostla bahar bulduk, tatlı gün için,

Sevinç tasa oldu, bizi kaybettik!

 

Kalp sevgiyi sildi, tekliyor şimdi,

Sevgi rafta kaldı, bekliyor şimdi,

Nadide yerinde, saklıyor şimdi,

Hasretler içinde, sizi kaybettik! (03 TEMMUZ 2023)

 


Yazarın Diğer Yazıları