Neden Düşünmeyelim? Neden Akıl Etmeyelim? -1-

 “MEVLANA’NIN TEFEKKÜR DÜNYASI” isimli kitabımdan, Mevlana’nın ve diğer mutasavvıfların akla verdiği önemi siz değerli okurlarımla paylaşmak istiyorum. Acaba biz, bunlardan kaç tanesine uyuyoruz? Hangi mutasavvıfın dediklerine kulak veriyoruz? Kur’an’ın isteklerini yapıyor muyuz? Bir bakalım;
Kur’an-ı kerimde akıl ve aklı iyi kullanmakla ilgili birçok ayet vardır;
“(Ey bilginler), sizler kitabı(Tevrat’ı) okuduğunuz (Gerçekleri bildiğiniz) halde, insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz?”
“Şimdi (Ey müminler) onların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysaki onlardan bir zümre, Allah’ın kelamını işitirler de iyice anladıktan sonra, bile bile onu tahrif ederlerdi.”


“Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri peşinden gelmesinde, insanlara fayda veren şeylerle yüklü olarak denizde yüzüp giden gemilerde, Allah’ın gökten indirip de ölü haldeki toprağı canlandırdığı suda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve yer ile gök arasında emre hazır bekleyen bulutları yönlendirmesinde, düşünen bir toplum için birçok deliller vardır.”
“Onlara (Müşriklere): “Allah’ın indirdiğine uyun” denildiği zaman onlar: “Hayır! Biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız” dediler. Ya ataları bir şey anlamamış, doğruyu da bulmamış idiyseler?”
“(Hidayet çağrısına kulak vermeyen) kâfirlerin durumu, sadece çobanın bağırıp çağırmasını işiten hayvanların durumuna benzer. Çünkü onlar sağırlar, dilsizler ve körlerdir. Bu sebeple düşünmezler”


“Ey ehl-i kitap! İbrahim hakkında niçin çekişirsiniz? Hâlbuki Tevrat ve İncil, kesinlikle ondan sonra indirildi. Siz hiç düşünmez misiniz?”
Mutasavvıflara göre Mirac gecesi Hz. Peygamberi sidretü’l müntehaya kadar götüren Cebrail aklı, ondan öteye götüren Refref ise aşkı temsil eder. Bu sebeple aşk akıldan, âşık da akıllıdan üstündür. Tasavvuf ve Tekke edebiyatında üzerinde önemle durulan konulardan biri de akıldır.
Ömür; doğumla ölüm arasında bir köprüdür. Cenabı Hakk’ın insana lütfettiği en büyük nimet ve paha biçilmez bir sermayedir.
Bu sermayeyi, bir salisesini bile boşa geçirmeden Allah’ın rızasına uygun olarak değerlendirmeye çalışmalıdır.
Mutasavvıflar, vaktin kıymetini bilmek anlamında: “Sofi, ibnü’l vakit” Sofi; vaktin oğlu olmalıdır demişlerdir.
Cüneyd-i Bağdadî: “Vakit, çok değerli bir şeydir. Bir geçti mi, bir daha geri gelmez.”
İbnü’l- Cevzî: “ Bir insana yakışan, zamanın şerefini, vaktin kıymetini bilmek, bir anını bile boşa geçirmemektir.”
İbrahim Ethem: “Bir Mü’minin hali nasıl olmalıdır? Sorusuna; son nefesinde nasıl olacaksa hep öyle, her zaman öyle olmalıdır.”
Mevlana Sâdeddin Kaşgarî: “ İnsanın her nefes alışında bir hazine heder olup gider. Her nefeste bilmelidir ki Allah hazır ve nazırdır.” Demişlerdir.
Bir Fransız atasözünde: “ Kaybedilen bir saniyeyi, dünyanın bütün hazineleri bile geri getiremez.” Denir.
Şair bu gerçeği şöyle dile getirir:


“Vakitlerle yakutlar satın alınır, fakat yakutlarla vakitler satın alınamaz.”
İslâm büyüklerinden birisi şöyle der:
“ Ben “Asır” suresinin manasını bir buz satıcısından öğrendim. Çünkü o, pazarda şöyle bağırıyordu:
- Sermayesi eriyen bu şahsa merhamet edin!”
Uzun veya kısa olsun, ömrün hayırlı ve bereketli olanı, Salih ameller işlenerek, hakkı ve sabrı tavsiye ederek ve faydalı hizmetler yapılarak değerlendirilenidir.
Yaşanan ömrün; uzun veya kısa olması izafidir. Nice kısa ömürlü kimseler, uzun ömürlülerin seneler boyu yapamadıkları işleri, kısa ömürlerinde başarmışlardır. Bu konuda tarihte çok örnekler vardır; mesela;  Peygamberler,  Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali, Sahabiler, İmam Şafii, İmam Gazali, İmam Azam, Ömer İbni Abdülaziz, Fatih Sultan Mehmet. Bu insanlar yaptıkları hizmet ve iyiliklerle sevenlerinin gönüllerinde taht kurarak vefatlarından sonra da hayatlarını sürdürmüşlerdir!
Ömürlerini Allah’a isyanla ve gafletle geçirenler en sonunda iflas etmiş olarak, büyük bir pişmanlıkla Allah’a kavuşurlar! Fakat o andaki pişmanlığın artık hiçbir faydası yoktur.
Şair şöyle der:
“Hevaya düştün ey gönül, meclis-i takvaya gelmezsin,
Gözün aç, gafil  olma, bir daha bu dünyaya gelmezsin.!”


Yazarın Diğer Yazıları