NEFSİNİ BİLEN RABBİNİ BİLİR! “men arafe nefsehu fekad arafe rabbehu”

Her şeyimiz, Allah'a yönelik. O'nun emir ve direktifleri dışında hareket etme şansımız yok. Bu, "elimizden her şey alınmış, özgür değiliz” anlamında değildir. Bunun anlamı; yer gök, semavat ve arz, canlı cansız her şeyin Allah'ın takdiri çizgisinde gittiğinin işaretidir. Bir başka açıdan söylersek, Yaratanımızın "ol” talimatı çerçevesinde, takdir-i ilahi çizgisidir.

Asıl özgürlük, Allah'a yöneliştedir. O'nun yolundan ayrıldığımız, O'ndan yüz çevirdiğimiz durumda esir oluruz, köle oluruz. Bu yüzden; "nefsini bilen rabbini bilir” denmiştir. Buradaki "nefis” kendini bilmek; nefsinin istek ve arzularına gem vurmak, Şeytanî, tagutî yollara yönelmemek, "La”lara, "İlla” tokatı vurmak, haddini bilmek, sınırı aşmamak, kırmızıçizgileri çiğnememek demektir.

Nefsi bilmenin yolu; aklımızı iman nuruyla yıkamak, Kur'anın talimatları, sevgililer sevgilisi peygamberimiz, efendimiz, önderimiz Hz. Muhammed (SAV)'in yolunda şaşmadan ilerlemek, İslamî çizgiden bir an bile ayrılmamaktan geçer.

Dünyayı cennet yapmak mı istiyoruz? Bütün insanların- dili, dini, ırkı, milliyeti, rengi, cinsi ve cinsiyeti ve ülkesiyle- eşit, sevgiye, saygıya, hürmete layık olduğu, aynı toplum içinde huzuru içinde yaşaması gerektiği, barış ortamında el ele gönül gönüle, yan yana aynı istikamete yürümek mi muradımız? "Komşusu açken tok yatan bizden eğildir” ilkesi doğrultusunda mı hareket etmek istiyor? "kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi başkasına yapma” , "Allah'a ve ahiret gününe iman eden komşusu ile iyi geçinsin” diyen yüce peygamberin hayatını ve talimatını mı örnek alacağız?

Yoksa nefsimizin isteklerine uyup Nemrut'ların, Firavun'ların, Tubba'ların, Şeddad'ların, Dermesi'lerin, Ebu cehillerin…yolundan mı gideceğiz?

 

  1. BİLEN RABBİNİ BİLİR” sözü ve hayat veren ilkesi; "ben asla "LA”lara geçit vermem ve vermeyeceğim. Hayatımı zehir eden, önüme engeller çıkaran, dünyamı cehenneme çeviren, aydınlık yarınlarımı karartan, terör zihniyetlere, savaş tamtamcılarına, darbe kafalılara, dinini dünyası için değiştiren Ebu Lehep zihniyetlere, mala, makama, kadına, paraya pula, maddiyata tapan maddeperestlere…kapımı kapatıyorum, yaşadığım sürece, bu can gövdede konuk oldukça, rabbimin emaneti olan bu beden bende durdukça hiçbir zaman böylesine küfür mantığına itibar etmeyeceğim” demektir. "LA”lara dün olduğu gibi bugün de, yarın da ve mezara girinceye kadar elim de, gözüm de, aklım da, duygularım da kapalıdır.

 

Her gün beş vakit namazımızın her rek'atında günde kırk sefer söylediğimiz; "yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım isteriz” sözleşmemizi yeniliyor ve elest bezmindeki;

"ben sizin Rabbiniz değil miyim?” sorusuna verdiğimiz;

"Bela (Evet) Rabbimizsin” diye verdiğmiz cevabın arkasında duruyoruz. Yüce kitabımız Kur'an'da;

"Emir olunduğun gibi dosdoğru ol” talimatı, nasıl sevgili peygamberimizi yaşlandırmış, titretmişse, bizi de böyle yaşlandırıyor, titretiyor ve kendimize getiriyor.

"LA”lara sırtımız ve bütün varlığımızla döndüğümüzde "İLLA”ya kapımızı aralıyor ona; "merhaba” diyoruz. "İLLA” diyen;

"İnandık, iman ettik, Rabbimize, Rabbimizin yoluna teslim olduk. Artık bizi bu yoldan kimse döndüremez. O'nun talimatları herşeyden önce gelir. Namazımızla, Niyazımızla, dualarımızla, Fisebilillah mücadelelerimizle, Küfürle cihadımızla, ölürsek "Şehit”, kalırsak; "gazi” anlayışıyla hayat sürmeye ahdettik. "Vatan sevgisi imandandır” şuuru içinde hareket ediyoruz, edeceğiz. Dünyayı terörize edenlerle ölesiye kavgamız olacak. Bu bize "İLLA”nın verdiği bir emirdir.

Ne mutlu O'nun yolunda azimle, sabırla, yılmadan mücadele edenlere! Müjdeler olsun, hak yolun yolcularına!

 

Az Bulunuyor!

 

Gezsen dünya kentini, bulurum diye,

Ruhu temiz duranlar, az bulunuyor,

Sohbet ile derdini, alırım diye,

Gönüllere girenler, az bulunuyor!

 

Yaratığa hidayet, Hakkın sözleri,

Kur'an'daki her ayet, süsler özleri,

Hakiki düşünceler, besler bizleri,

Gerçekleri görenler, az bulunuyor!

 

Kılıklar kıyafetler, adam etmiyor,

Şölenler ziyafetler, lezzet katmıyor,

Riyakâr nezaketler, özde tutmuyor,

Sevdiğini saranlar, az bulunuyor!

 

Dili kalbinde olan, tefekkür eder,

Dilârâları bulan, tezekkür eder,

Rab rızasını alan, teşekkür eder,

Kalbi toplu vuranlar, az bulunuyor!

 

Yunusvari erenler, gerçeği bulur,

Cana gönül verenler, deryaya dalar,

Nefsi terbiye eden, Rabbini bilir,

Hakikate varanlar, az bulunuyor!

 

 

Bir Allah Var!

Akan suyun zerresinde,

Semavatın kürresinde,
Şu dağların zirvesinde,
Hakkı yazan bir Allah var!

 

Ağaçların yaprağında,
Dünyaların toprağında,
Caddesinde sapağında,
Desen çizen bir Allah var!

 

Her gün her an heyecanla,
"Ya hu” diyen her bir canla,
Zikreyleyen tüm zamanla,
Dertler çözen bir Allah var!

 

Dilârânın kelamında,
Dilrubânın selamında,
Muhabbetin meramında,
Dostça gezen bir Allah var!

 

Yiğitlerde tüm erlerde,
Sabah vakti seherlerde,
Hasret dolu bu yerlerde,
Kulu sezen bir Allah var!

 

Ayet ayet sûrelerde,
Zaman zaman sürelerde,
Gezdiğimiz yörelerde,
Gönle sızan bir Allah var!

Yazarın Diğer Yazıları