ROJAVA

Suriye sarmalının iç yüzünü anlamak için tarihi gezi yapmakta yarar var. Suriye, nereden nereye geldi? Kürtler, haklı gerekçelerle mi ayağa kalkıyorlar? İşte gerçekler; 

Rojava, Suriye'nin kuzeyinde Kürtlerin yoğun yaşadığı bölgeye verilen ad, Kürtçe'de 'Batı' anlamına geliyor. Bölge halkının ''Rojava Kürdistanı' olarak andığı yer Türkçe'ye Batı Kürdistan olarak çevrilebiliyor.

Rojava...

Şimdiye kadar adı pek duyulmayan, yetim bırakılan toprak... Rojava Kürtleri, Suriye nüfusunun yaklaşık % 15’ini oluşturuyor. Suriye’de yaşayan en büyük azınlık gruptur. Sayıları yaklaşık 2 – 2.5 milyon civarındadır. Bu nüfusun önemli bir kısmı, ilk başlarda Haçlı Seferleri’ne karşı mücadele etmek için Suriye’ye yerleşmiştir. Ancak sonrasında önemli Kürt Alimlerinin oraya yerleşmesiyle, Kürtlerin sayıları giderek arttı.

Özellikle Selahattin Eyyubi döneminde, Suriye’deki Kürtler’in önemi ve sayısı arttı. Memlükler ve Eyyubiler döneminde Kürtler’in önemi arttı. Bu dönemde, özellikle Şam ve Halep Kentleri’nde bazı önemli görevlerde de bulundular.

19. yy’da Osmanlılar tarafından Anadolu ve Irak’tan Suriye’ye Kürt aşiret reisleri yerleştiriliyordu. İşte bu dönemde Kürtler’in sayıları daha da arttı. Osmanlı Devletinin I.Dünya savaşından yenik çıkması ile bölge haritası yeniden çizilince Suriye toprakları Fransız işgali altına girdi. Böylece bölgede yaşayan Kürtler Osmanlı’dan ayrılmış oldu. Lozan Antlaşması ile Türkiye - Suriye sınırı kesinleşince, Türkiye’nin Güneydoğusunda yaşayan Kürtler ile Suriye tarafında yaşayan Kürtlerin arasına sınır çizilmiş oldu. Yani Kürler ve Kürt Coğrafyası parçalanmış oldu.

Şeyh Said İsyanı ile birlikte yeni bir dönem başladı. Şeyh Said İsyanı, aynı zamanda Suriye Kürtleri için de yapılmış bir isyandı. İki büyük aşiret olan Miran ve Milli aşiretleri, Türkiye’yi terk etti ve Suriye’nin Kuzeyi’nde bulunan Cezire Bölgesi’ne yerleşti. 1927’de uygulanmaya başlanan Şark Islahat Planı’ndan dolayı ise Türkiye’de yaşayan yaklaşık 30 bin Kürt, Cezire’ye sürüldü. Böylece şimdiki Rojava’nın ilk işaretleri de verilmiş oldu. Çünkü Cezire’de artık nüfusun büyük çoğunluğu Kürt idi.

1927 Yılında Beyrut’ta, özellikle Kürtler’i bir araya getirmeye çalışan ve amacı bağımsız bir Kürdistan kurmak olan Xoybun Cemiyeti kuruldu. İşte bu dönemde Cezire, Şam ve Halep’te yaşayan Kürtler örgütlendi ve siyasi varlıklarını hissettirdi. Xoybun Cemiyeti güçlüydü. Çünkü kurucularının arasında eski Kürdistan Teali Cemiyetinin üyeleri, Şeyh Said’in çocukları, Botan Emiri Bedirhan Bey’in torunları ve Cemilpaşazadeler gibi önemli Kürt ailelerinden isimler vardı.

Fransa ise Suriye’ye hakim olabilmek için böl ve yönet şeklinde politika izlemeye başladı. Bu durum etnik ve dini yapıları karşı karşıya getirmekte ve birbirine kışkırtmaktaydı. Fransa öncelikle Lübnan'ı Suriye’den ayırdı ve Beyrut başkent olmak üzere Lübnan devletini kurdu. Lübnan’ın dışında kalan Suriye topraklarında ise Şam ve Halep merkezli iki devlet kuran Fransızlar ayrıca birer Nusayri (Arap Alevisi) ve Dürzi devleti kurdu. Bu tarz bir idari yapılanma gerçekleştiren Fransa, daha sonra bu devletleri Suriye Federasyonu olarak tek devlet haline getirdi. 1925 yılında ise devletin ismi Suriye devleti olarak belirlendi. 1928 yılında oluşturulan Suriye Kurucu meclisinde bulunan beş Kürt milletvekili ise 1929 yılında Kürtlerin yaşadığı bölgelerde idari özerklik talebinde bulundu. Ancak Fransızlar Kürtlerin, Aleviler ve Dürziler gibi dinsel bir azınlık oluşturmadıklarını ve belirli bir coğrafyada yoğunlaşmadıkları gerekçesiyle bu talebi reddettiler.

Fransa’nın etnik ayrımcılık politikasından dolayı, 1930’lu yıllarda Suriye tam bir karmaşanın içine girdi. Cezire bölgesi de, yaşanan kargaşadan etkilenen bölgelerdendi. Bu bölge Arap, Kürt ve Hıristiyanların yaşadığı bir bölgeydi. Cezire’nin kazaları olan Dicle ve Kamışlı’da Kürtlerin oranı yüzde 70’lerde bulunurken, Haseka’da Arapların oranı yüzde 60 civarındaydı. Buna karşın kent nüfusunun yaklaşık yüzde 70’i Hıristiyanlardan oluşmaktaydı. Cezire bölgesinde Araplar ile Hıristiyanlar arasında yaşanan çatışmalarda Kürtlerin çok büyük bir kısmı Arapların yanında yer aldı.

Siyasi, askeri ve etnik açıdan üstün gelen Kürtler, 1938 yılında, Fransa yüksek komiserliğine başvurarak özerklik talebinde bulundular. Ancak Fransa, merkezi bir yönetim kurdu ve Kürtler’i yerel yönetimden tamamen dışladı. 2. Dünya savaşının sona ermesinin ardından, Suriye bağımsızlığına kavuşunca bölgede yaşayan Kürtler yeni hükümeti desteklediler. Ancak yeni hükümet, Kürtler’e verdiği sözleri tutmadı. Arap milliyetçiliği ise tavan yaptı. Bunun etkisiyle Kürtçe yayınlar resmen yasaklandı. Böylece Kürtler ile yeni hükümet arasındaki ilişkiler kötüye gitmeye başladı.


Yazarın Diğer Yazıları