ZEHİRLİ MANTAR: LEMAN DERGİSİ
LEMAN DERGİSİNE
Omurgasız şımarıklar
KANAYAN YARAMIZ KERBELA VE AŞÛRE GÜNÜ
Dolar uluslararası ödemeler sisteminde güvenilmez bir para birimi haline gelmiştir
Konya’nın Dün Kimyon, Bugün Lavanta Kokan Tarım Hikâyesi
UNUT
Postmodern Dönemin Müslümanlara Sunduğu Fırsatlar
Dijital Çıplaklık
12 günlük savaş kime ne öğretti?
BASIN DİLİ
İSRAİL İRAN ÇATIŞMASINA DAİR BİRKAÇ SÖZ
Nisan Ayı Satış Rakamları Açıklandı!
Oyun Kaliteli Galibiyet Güzel
REZİLLİK DİZ BOYU
Osmanlıca-Türkçe sözlükte; Tercüme-i hal; "Biyografi, bir kişinin hayatını anlatan eser” diye tarif edilir.
Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi " TABAKAT” maddesinde tercüme-i hal şöyle ifade edilir; İslâm telif geleneğinde, sahasında tanınmış şahsiyetlerin biyografilerini konu edinen telif türü”.
Necmettin Turinay; "kendini anlatmak veya yazmak” başlıklı yazısında şunları söyler;
"Eskiden, "Biyografi” yerine "hal tercümesi” tabiri kullanılırdı. Daha eski söyleyişle; "hal tercümesi”; bir kişiyi tanımlayacak özet bilgilerin bir araya getirildiği belge. "tercüme-i hal tezkiresi” diyenler de olmuştur. Şimdi o kavramların yerine daha başkaları kullanılıyor; özgeçmiş veya biyografi gibi. Ama bunların yanında halkın, ferasetiyle icat ettiği; "hayat hikayesi” ni de hatırlamak gerekli.
Şair Vecdi Bingöl bir şiirinde şöyle söyler;
"Söylemek istesem gönüldekini,
Dilime dolanan ızdırap olur,
Yazsaydım derdimin ben bir tekini,
Ciltlere sığmayan bir kitap olur” bu şiir, rast makamında bestelenmiştir.
Osmanlı döneminde biyografi yazımı revaçtaydı. Eski şairlerin, hattatların, mimarların, mutasavvıfların kısa hayat hikayeleri, birileri tarafından toplanır ve kitaba dönüştürülürdü. Fakat o kişilerden biri çıkıp da, kendi hayat hikayesini yazmayı asla hatırına getirmezdi.
Türkçe'nin büyük şairlerinden ne Bâkî, ne Şeyh Galip, , ne Nedim, ne de Nailî kendilerini merkez alarak hayat hikayelerini yazmamışlardır. Yalnız bunlar değil, Sultanlar, Vezirler, Valiler… hayatlarını, yaptığı önemli hizmetleri yazmayı veya anlatmayı düşünmezlerdi. Dolayısıyla o eski geleneğin bıraktığı bu boşluğu bugün bizim doldurmamız icap ediyor.
Kişiler kendi bireylerini daha çok önemseyen, yaptıkları iş ve hizmetleri öne çıkarmaya, ruh hallerini, fikirlerini, sukutu hayallerini, nefret ve aşklarını yazabilir hale geldiler….”
Ne oldu bize? Neden bu hallere geldik? O koca koca insanları meşhur yapan; "beni de beğenin”, "bana da yorum yapın”, "Beni arkadaş olarak ekler misiniz?” "Şu kadar takipçim var”…sözleri değildi.
Tevazu, kendini pazarlamak, kendini öne çıkarmak değildir. Hele hele son zamanlarda moda oldu; yediğini, içtiğini, giydiğini… paylaşmak!
Az Bulunuyor!
Gezsen dünya ferdini, bulurum diye,
Ruhu temiz duranlar, az bulunuyor,
Sohbet ile derdini, alırım diye,
Gönüllere girenler, az bulunuyor!
Yaratığa hidayet, Hakkın sözleri,
Kur'an'daki her ayet, süsler özleri,
Hak düşünceler elbet, besler bizleri,
Gerçekleri görenler, az bulunuyor!
Kılıklar kıyafetler, adam etmiyor,
Şölenler ziyafetler, lezzet katmıyor,
Riyakâr nezaketler, özde tutmuyor,
Sevdiğini saranlar, az bulunuyor!
Dili kalbinde olan, tefekkür eder,
Dilârâları bulan, tezekkür eder,
Rab rızasını alan, teşekkür eder,
Kalbi toplu vuranlar, az bulunuyor!
Yunusvari erenler, gerçeği bulur,
Cana gönül verenler, deryaya dalar,
Nefsi terbiye eden, Rabbini bilir,
Hakikate varanlar, az bulunuyor!
LEMAN DERGİSİNE
AH SAMİMİYET!
HICRETİ ANLAYABİLMEK
ATEŞ KES MUAMMASI!
BU KAVGA NEREYE KADAR?
40 YIL, 40 DAVA
BU SAVAŞ, SADECE İRAN VE İSRAİL SAVAŞI MI?
YAŞLANIYOR MUYUZ? YOKSA ZAMAN MI BİTİYOR?
KENDİMİZ OLALIM!
KAFALARDAKİ PUTLAR!