Teröre Karşı Ortak Duruş

Terör; hepimizin ortak hareket etmesi, birlikte yumruğu masaya vuracağımız bir konudur. Terör hususunda; “Bunu hükümetler önlesin. Terörü önlemek bizim işimiz değil....” yaklaşımları yanlış, yanlış olduğu kadar da baş ağrıtan bir durumdur. Şimdiye kadar terörün bitmemesinde; ortak hareket etmemek, herkesin bir yerlere meseleyi çektiği, daha doğrusu işi sulandırdığı bir gerçektir. Şehit olanlar; ya senin, ya benim, ya bir vatandaşımın çocuğudur. Yani bir candır. Bu canların gidişine, teröre kurban oluşuna ilgisiz kalabilir miyiz? Kalınmalı mı? Durmadan dillendiriliyor. Özellikle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, terör, şiddet ve çatışma kültürüne karşı ortak bir duruş sergilemenin, gerek ulusal, gerek bölgesel, gerekse küresel ölçekte barış çağrılarının ön şartı haline geldiğini belirtmektedir.
Bu çağrıya kulak asmamak, iktidar ve muhalefet- ki bu muhalefet lafını sevmiyorum. Niçin mi? çünkü Türkiye’de muhalefet; karaya ak, aka kara deme özelliğine sahip olduğu, Hükümetlerin olumlu hareketlerini bile tenkit etme aymazlığı gösterdiği, daima yıkıcı olduğu için...- kesinlikle cevap vermeli ve terörün ülkemiz ve dünya tarihinden silinip atılması için elimizi taş altına sokmamızın şart olduğunu bilmemiz gerekir. Bu, milli, dini ve insani bir görevdir.
Vatanı sevmek ancak böylesine hassas konulara çözüm getirmekten geçer. Aynı şekilde terörün bitirilmesi konusunda Silahlı Kuvvetlerimiz de canla başla çalışmakta, emniyet birimlerimiz elinden geleni yapmaktadır. Bu cümleden olmak üzere, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ'un bilinmeyen bir yönü ortaya çıktı. Orgeneral Başbuğ, akşamları şehit ailelerine taziye ziyaretlerinde bulunurken, karşılarında Kara Kuvvetleri Komutanını gören şehit aileleri, hem gururlanıyor hem de gözyaşlarını tutamıyor.
Basınıyla, sivil toplum örgütleriyle, erkeği, kadını, Kürd’ü, Türk’ü ve çeşitli etnik gruplara mensup vatandaşlarıyla- zira bunlar Türkiye’de huzur içinde yaşıyorlar. Pkk terör örgütünün, Kürtlerin haklarını savunmadığını çok iyi biliyorlar- huzurun temini ve tesisi hususunda gerekeni yapmak zorundadırlar, zorundayız. Başbakanımızın bu çağrısını, Silahlı kuvvetlerin ve emniyet birimlerinin bu gayretlerini boşa çıkartmayalım. Nerede, hangi pozisyonda ve hangi isim altında olursa olsun; ülkemin huzurunu, güvenliğini, anayasal düzenini bozmaya yönelik, insanların psikolojisini bozan her türlü yasa dışı hareket ve çalışmaları elimizin tersiyle itelim ve vatandaşlık görevlerimizi yapalım.
Terörün ülkemizde bitmesinin en önemli yolu; eğitimden geçer. Okulsuz, kütüphanesiz, kitapsız hiçbir evin ve insanın kalmaması, beyinlerin içinin milli ve manevi duygularla doldurulması, milli kültüre önem verilmesi, kültürlü nesillerin çoğalması, eğitim seviyesinin % 100’lere varması, cehaletin bitirilmesi....
BDP Milletvekili Sakık’ın yakını da teröre kurban gitti! Öyleyse gözümüzü açıp bu terör örgütünün amacının, Kürtlerin hakkını söylemek son derece saf dillik olur! Eğer mesele Kürtlerin hakkını korumak olsaydı şimdiye kadar hiçbir Kürt’ün ölmemesi gerekirdi. Herkesin bu konuyu iyi tahlil etmesi şarttır.
Barış ve terörün bitmesi ile ilgili yaklaşımlara ön şartsız bütün milletin; “EVET” demesi kaçınılmazdır. Herkes beynini, kafasını bu ülkenin; bütünlüğü, kerdeşliği, barışı ve kalkınması hususunda yormak mecburiyetindedir. Bu uğurda çaba sarfetmeyenlerin millete söyleyecek sözleri olamaz. Özellikle siyasilerin, bu işi çözmeden, seçmenlerin huzuruna çıkıp, alınları ak biçimde hiçbir şey deme hakları yoktur! Basının meseleyi kaşımadan, mutedil bir şekilde konuyu işleyip, halkı teenniye çağırması en önemli görevdir. Unutmayalım ki Türkiye’den başka Türkiye yoktur. Bu ülke ayaklarımızın altından kayarsa, akıbetimiz son derece içler acısı olur!
Haydi! gün bugündür diyerek, teröre, teröristlere karşı ortak tavır alalım. Yapıcı, olumlu, insanlığın, milletin yararına olan her konuya alkış tutalım, yanında yer alalım.


Yazarın Diğer Yazıları