UYANMA ZAMANI

 

 

Rahip Samuel Zwemer şöyle diyor:

"Sizden Müslümanları Hıristiyan yapmanızı istemiyoruz. Sizin asıl göreviniz Müslümanları İslam dininden uzaklaştırmaktır. Doğumlarından, ölümlerine kadar haç takmasınlar, kiliseye gitmesinler, vaftiz olmasınlar ama Hıristiyan gibi yaşasınlar. Bunu "Çağdaşlık” adı altında yapın.

Allah ve Peygamberi tanımayan bir nesil, büyük işlerle idarelerle uğraşmaz. Bunlar; idealsiz, dinsiz, mefkuresiz yaşarlar. Rahatı, tembelliği, parayı ve nefislerini sever, arzu ve şehvetlerini tatmin için uğraşırlar.

Müslümanları vaftiz etmek için boş yere çabalayıp durmayalım. Başka yollar, başka çareler deneyelim. İslam memleketlerinde girişeceğimiz faaliyetlerde onlara; Hıristiyan âdetlerini, Hıristiyan bayramlarını, Hıristiyan kültürünü, Hıristiyan ahlakını aşılayalım.

Bir Müslümanın doğumundan ölümüne kadar kimliğinde "Müslüman” yazabilir, fakat bir hıristiyan gibi yaşayarak cami önündeki teneşire yatmalıdır. Kliseye gelmesine gerek yok, varsın camiye gitsin. Ama bir Müslümanı hayatı boyunca Hıristiyan gibi yaşatmalıyız…”

 

*****

Almanya'da RAMAZANI ŞERİF ayında bir fabrikada çalışan Türk işçilerini papazın birisi evine iftar yemeğine davet eder. Bazıları mazeret belirtip davete katılmazlar. Bazıları da papazı kırmamak adına davete icabet ederler ve iftar saatinde papazın evine misafir olurlar.

Papaz Efendi elinde bir KUR'AN'I KERİM olduğu halde işçilerin yanına gelir ve onlara;

"Ben KUR'AN okunurken dinlemekten büyük zevk alırım, biriniz okusa da ben mutfakta uğraşırken bir yandan da KUR'AN dinlesem” der.

KUR'AN'I KERİM'İ masanın üzerine bırakıp mutfağa geçer. Bu arada odada sanki buz gibi bir hava esmektedir. Herkes bir ümit diğerinin gözünün içine bakar, ama nafile. Kimse KUR'AN okumayı bilmemektedir. İçlerinden birisi;

"Yahu içinizde FATİHA okumasını bilen yok mu? Açsın KURAN'I FATİHA'yı okusun, papaz nerden anlayacak ki" der.

Bir tanesi;

"Ver, ben biliyorum” der ve rastgele bir sahife açıp başlar FATİHA okumaya.

Bu esnada papaz odaya gelmiştir. Bakar, KUR'AN okunuyor fakat ortada bir sayfa ve hemen müdahale eder;

"Bir dakika, sen KUR'AN okumuyorsun. Çünkü okumakta olduğun sure FATİHA'dır ve o da KUR'AN'da baştadır." der ve devam eder.

"Aslında ben sizleri buraya denemek için çağırdım. Nasıl oldu da altı asır adaletle dünyaya hükmeden OSMANLI'nın torunları bu gün bize hizmet eder hale geldiler” diyerek;

"Merak ediyordum, sizler benim sorumun cevabı oldunuz. Sizin ecdadınız OSMANLI dinine sımsıkı bağlı olduğu için dünyaya hükmetti, sizler ise KUR'AN'dan uzaklaştınız ve bu gün hizmet eder hale geldiniz” der. Bu tespiti yapan Hıristiyan bir din adamıdır.

 

*******

 

Kur'an-ı Kerimde; "Semi'na ve ata'na” (İşittik ve itaat ettik) ifadesi yer alır. Bu ifadeyi İsrailoğulları; "Semi'na ve a'sayna” (İşittik ve isyan ettik) şekline dönüştürmüş ve Rabbimiz tarafından cezaya çarptırılmışlardır.

Yine yüce kitabımızda; "Kur'an okunduğu zaman dinleyin” ilahi emri yer alır. İşitmek ve işittikten sonra itaat etmek; Önce emri can kulağıyla dinlemek, sonra bu emirlere boyun eğmek ve gereğini yapmak icap etmektedir. Mevlana, mesneviye; "Bi'şnev” (Dinle) diye başlar. Dinlemek itaati, itaat de uygulamayı gerektirir.

Gündelik hayatımızda; "ağzından çıkanı kulağın işitmiyor mu?” deriz. Tasavvuf terbiyesinde yani İslami terbiye metodunda işitmek ve dinlemek çok önemlidir. Cuma günleri hatibin hutbesini dinlemek, Cumanın şartlarındandır. Hutbe esnasında yanındaki adam, "sus” demek bile doğru değildir.

İslam'ın kelime anlamı, teslim olmak demektir. İslam'ı kendine ilke edinen insanların; "ama”sız, "fakat”sız söylenenlere boyun eğmesi imani bir görevdir. Mümin de; kendisinden emin olunan, kendisine güvenilen, itimat edilen kişi anlamındadır. Bir başka deyişle mutemet kişidir mümin. Sevgililer sevgilisi peygamber efendimiz; "Mümin, elinden ve dilinden başkalarının emin olduğu kimsedir” buyurur.

Kur'an, ilkeler kitabıdır. Dolayısıyla Müslüman insan da ilkeli insandır. Baktığımız zaman bütün ibadetlerin bir kuralı olduğunu, sistemli hareket etmeye insanları yönelttiğini görürüz. O zaman şu sonuç çıkıyor ortaya; kurala uymayan insanların İslami yönden problemi var, bunlar iman açısından olgunlaşmamış, kendilerini disipline edememiş kimselerdir. Böyle olunca; "Ülü'l emre itaat” ilkesi onlar için bir anlam taşımamaktadır. İşte mesele burada düğümleniyor. Disiplinin sağlanması ancak ülü'l emre itaat ile mümkün olur. "öf, sıkıldım, bıktım, dinlemiyorum…” demek; "ben size itaat etmiyorum, başıma buyruk olmaya devam edeceğim” demektir.

Olaylara mümin gözlüğüyle bakarsak, meseleleri İslami açıdan, Kur'an mektebinin anlattığı ve aktardığı istikamette çözmeye çalışırsak ortada her hangi bir sıkıntı olmayacaktır. Zira Kur'an her olaya çare üretmiştir. Kur'an'ın çözüm bulamadığı hiçbir şey yoktur.

Evet, dinleyeceğiz, itaat edeceğiz. Dinlemek; insanlığın, erdemliliğin gereğidir. Adam aranmaz, adam olunur. Çarşıyı, pazarı, piyasayı gezsen dolaşsan adam bulacağım diye, bulamazsın. Neden mi; çünkü biz adam olmazsak adam bulmakta zorlanırız. Bunun için Mevlana; "Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol” der. Rabbimiz de; "Niçin yapmadığınızı söylersiniz?” diyerek bizi uyarır.

 

Gözünü Aç Artık!

 

Ayak oyunuyla yemek isterler,

Türkiye hedefte gözün aç artık,

"Ezelden düşmanız” demek isterler,

Yapılanı gör de batıdan geç artık,

Türkiye hedefte, gözün aç artık!

 

 

 

 

 

 

Parça parça edip ruhum çaldılar,

Birlik duygumuza zehir saldılar,

Haçlı güruhuyla hem dem oldular,

Tarih sayfasına özün aç artık,

Türkiye hedefte, gözün aç artık!

 

Dinimiz İslam'dır, Türk kanımız var,

Ezelde kahramanlık şanımız var,

Bayraklaşmış olan çok anımız var,

Mehmetlerimle koş hızın aç artık,

Türkiye hedefte, gözün aç artık!

 

Hep sopa yiyorlar uslanmıyorlar,

Rahmanın sözüne yaslanmıyorlar,

Hiç hakla hukukla beslenmiyorlar…

Bu gâvur uşaklarından geç artık,

Türkiye hedefte gözün aç artık!

 

Vatan varsa iman ezan Kur'an var,

Dostları seven vefalı insan var,

Muhabbet deminde edep erkân var,

Kanatlan göklere durma uç artık,

Türkiye hedefte gözün aç artık! (20 AĞUSTOS 2022)

 


Yazarın Diğer Yazıları