Türkiye’ye karşı yürütülen hibrit psikolojik savaş

Günün güvenlik kavramı genel olarak askeri açıdan bakılıyor Turkiye´de, bende bu seferlik bu açıdan fazla çıkmayacağım. Düşman saldırır, terör eylemi, savaş uçağı hava sahamıza girer vs. Malesef, millet olarak sadece gözle görünür ve kafasını kırabileceğimiz objeleri güvenlik tehdidi olarak tanımlayabiliyoruz. Peki gözle görünmeyen tehditler?

Bu tehditlerin varolması için, yani güvenlik sorunu olarak işlenmesi için; devlet büyükleri bunu kamuoyuna böyle tanımlaması gerekiyor. En basitinden bir örnek, sosyal sorunları halk en yakından etkilenir, ama devlet bunu sorun olarak görmezse, tanımlamasa; önlem almaz. Ve genel olarak güvenlik sorunlarının hepisi böyle işlenir. Ama devletlerin görmediği, duymadığı sessiz tehditler ne olacak? Burda da medya ve halkın bunu dile getirip, seçtiği vekillere iletip, devlet güvenlik mekanizmasına sunması lazım, demokrasi bunu gerektiriyor zaten. Bende burada, uzaktan tespit ettiğim bir konuyu ele almak isterim, yani Turkiye'ye yürütülen psikolojik savaş.

Psikolojik yönlendirme veya savaş da denilebilir. Türk vatandaşlarının duygu, düşünce ve davranışlarını belirli bir yere çekme amaçlı bir tür hibrit operasyon. Bunu devlet seviyesinde siyasi, ekonomik ve güven bakımından zayıflatmak. Amacı bir çok hedef olabilir, ama kesin olan böyle bir saldırı altında olduğumuz.

2500 sene önce Çinli General Sun-Tzu´nun "savaş sanatı" eserinde, Türk devletlerini parçalamak için şu önerileri yazmış:

1. Hasım ülkelerde iyi olan şeyleri gözden düşününüz.

2. Hasım ülkelerin hakanlarının başarılarını küçük göstererek söhretlerine gölge düşürünüz ve zamanı geldiğinde de kendi halkının onları hor görmesini sağlayın.

3. Adi ve aşağılık kişilerin işbirliğinden yararlanınız.

4. Düşman halkın kendi aralarında olan uymazlık ve kavgalarını yayınız.

5. Hasmınızın geleneklerini gülünç hale getiriniz.

Sun-Tzu´nun 2500 sene önce yazdıkları bugün okununca, bir çok sorunumuzun sadece bizden kaynaklı olmadığını görebiliriz. Ama moral bozmaya adanmış bir propaganda grubunu unutmamak lazım. Hem yurtiçi, hem yurtdışında her şeyi olumsuz olarak yaymaya çalışan bir gurubun var olduğunu kimse inkar edemez her halde. Fetoş'un elemanlarından tutun, PKK ve son eklenen mafya peonuna kadar. Bunların amacı, Türkiye ve genel olarak Türkleri "öcü" (demonize) olarak göstermek, ki bir sonraki aşamada atılacak sert adımlara karsı kamuoyu desteği olsun. Ben kendim bu guruba "Anti Türk Koalisyonu" diyorum, ve malesef aralarında Türkler de var. Bu grup Sun-Tzu´nun Savaş Sanatı kitabını okumuş olmalı ki, onun beş önerisini harfiyen uygulamaya çalışıyor. Ama her kuşku duyulan haberin kaynağını, bir kaç dakika taramayla, bulup işin gerçeğini çok çabuk çözebiliyor insan modern dünyanın imkanları ile.

Suriyeli sığınmacıların Türkler ile dalga geçmesi sosyal medyada, AB ve ABD tehditi, ekonominin kötü durumu, teröristlerin devlet kurması ve Kıbrıs . Bunlar genel olarak bir izolasyon argümanı doğuruyor tartışmalarda, ve insanlara bir karamsarlık aşılıyor; ki bu propaganda- ve psikolojik savaşın amaci. Direnci bitirip, en az güç ile amacına ulaşmak.

Ekonomik durum kötüye gidiyor, bunu kimse inkar edemez. Ama kim ABD başkanı Trump 2019'da  "Ekonominizi yok ederim" tehdidini hatırlıyor bugünkü tartışmalarda? Türk Lirasi o dönem 2.1% değer kayıp etti dollar karşısında, ve 5.8178 olmuştu, ve düşüş devam etti. Bundan hariç gümrük vergilerini saçma seviyelere çıkarmışlardı. Bir sene sonra ortaya çıkan eski bir video, Biden'in hala başkan yardımcısı (Obama) olduğu dönemden kalma, Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında "bedel ödemeli", "darbe ile değil" ve "muhalifete destek çıkacağımızı açıklayacağız" gibi söylemleri, günün tartışmalarında yer buluyor mu?

Peki ABD ve AB izolasyonu? Yunanistan Adalar denizinde sorunlarını, AB sorunu olarak yansıtmaya çalışsa da, gerçek hiç de öyle değil. Ki Yunanistan'ın başı her türlü dertte, ama yunan gazetelerin manşetlerini Covid-19 ve ekonomiden çok Türkiye süslüyor. Dışişleri bakanı Dendias her şeyi o kadar Türkiye endeksli ki "Türkiye konular bakanı" olmasi gereken bir rolde, ve zaten Türkiye sayesinde yıldızları kısa bir dönem parladı. ABD ve yığınak konusu da, sınıra 40km... NATO müttefiki olduğu için hiç olasılık vermiyorum, ama saldıracak olan senin topçu menziline girmez, ne Yunanistan'da ne de Suriye'de. Türkiye truva atı gibi sunuldu, ve ABD, normalde Yunanistan'a kabul ettirmeyeceği bir anlaşmaya imza attırdı. AB ise Polonya sınırındaki krizde Türkiye'yi bile dahil etti. Türk Hava Yolları, vizeli insan taşıdığı için yaptırım tehditiyle karşılaştı; ama konu çabuk döndü Ukrayna'da olası bir çatışmada Türkiye'nin yol göstermesini istedi.

Kısaca, bağımsız hareket eden Türkiye alışılmış bir durum değil. Bunu tersine döndürmek için ellerinden geleni yapıyor bundan rahatsız olanlar. Yurt içinde ve yurt dışında her seviyeden ve kalibreden insanlar ile bunu değiştirmek için çaba sarf ediyorlar. Bu tek kutuplu dünyanın, soğuk savaş sonu doğan sistemin, son çırpınışları. Ekonomik sorunlar da öyle, aynı dönemin eseri olan batı kaynaklı Bretton-Woods sistemi de çöküşte, ki kurucusu ABD bile kendi ekonomisini düzeltemiyor.

"Türkler, kalabalık ve bağımsız bir millet". Bu tanımlama size uyuyor mu?

"Bu millet, diğerleri gibi, ilk savaşta hüsrana uğrayınca mücadeleyi bırakmaz". Peki bu bizim kurtuluş savaşımızı mı anlatıyor?

Hayır, ikiside neredeyse bin sene önce (1075-1078) yazılmış, bir Doğu Roma strateji kitabı olan Strategikon'dan Türkler anlatan alıntılar. Ama ne tesadüf ki, bugünü ve Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunu veya şimdiki yaşadığımız çekişmeli dönemi anlatır gibi yazar.

Nasıl mı? Şöyle, Türkiye Cumhuriyet'i; Berlin duvarının yıkıldığından sonra, uzun zamandır tekrar tanımaya başladığı orta Asya'daki kardeşleri ile, bir Türk Devletleri Teşkilatı çatısı altında tekrar tanışıyor. Yani Strategikon çok doğru demiş, biz hem kalabalığız hemde bağımsız, ki Sovyet birliğinden kurtulmuş kardeşlerimiz için belki de bizden daha anlamlı bu. Düşünün ki, simdi tek başımıza AB ve ABD'ye kafa tutuyoruz. Peki arkamızda bir AB benzeri birlik, veya NATO tipi bir teşkilat olsa, görüşmelerin tonu değişir mi sizce? Bence çok değişir, ve çoğu şey eskisi gibi olmaz. Hala bizi 83 milyon olarak sayan var mı? Ben şahsen, bizi 150-200 milyon nüfuslu bir millet olarak sayıyorum. İzole etmek isteyen, etsin bakalım. ABD dünyaya gücünü bilek gücüyle değil, çünkü savaş alanında hep rezil oldu, Hollywood ile gösterdi. Farkında mısınız bilmiyorum ama bizim film ve dizilerimiz dünyanın her yerinde izleniyor bir zamandır. Bunlara biraz stratejik destek verilse, aynı şekilde Türkiye de bir hegemonya kurar kısa zaman içinde. Öne çıkardığım Türk Devletleri Teşkilatı önemli etkisi olduğunu düşündüğüm bir etkisi de bu, hem ortak tarihi hatırlatmak, yaymak ve birliğin ileride neler yapabileceğini göstermek için harika bir araç. Son yapımlar zaten bunu yansıtıyor, eski kablardan çıkıyor yöneticiler ve yazarlar. Geleceğimiz çok parlak, ama sadece bu baskılara dayanıp sabredene.


Yazarın Diğer Yazıları